BU DA GEÇER YA HU !..
Hükümdarın biri (veya Harun Reşit) vezirlerine, nedimlerine, bilginlerine… saray erkanına irade buyurmuş;
“- Bana, her zaman görebilmem için, yüzük taşıma işletmek üzere öyle bir ibare (kelime-cümle) bulun ki, her mutsuz, umutsuz olduğumda; sevincim, umudum tazelensin… Sevinçli mutlu olduğumda ise; gaflete, atalete kapılmam… engellesin.”
Saray erkanı günlerce düşündükten sonra, şu ibareyi teklif etmişler;
“Bu da geçer ya Hu !..”
Günlük hayatımızda çokça karşılaşılan “yahu”, aslen argo bir kelime olmayıp, yukarıdaki şekliyle; ”Ya Allah” anlamındadır.
***
“Eğer siz (Uhut’ta) bir acıya uğradınızsa, (Bedir’de) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz. (Zaferi bazen bir topluma, bazen öteki topluma nasip ederiz.)” (Al-i İmran S.-140)
“… Biz ona (Karun’a) öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı….” (Kasas S.-76) “… O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti…(78) “… Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun’a verilenlerin benzeri bizim de olsaydı, doğrusu o çok şanslı! dediler. (79) O, (Karun)şımaranlardan, haddi aşanlardan oldu.
“Nihayet biz, onu da sarayını da yerin dibine geçirdik…(81) “Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: … Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi.
Vay! Demek ki (iyiliklerden uzaklaşan) inkarcıllar iflah olmazmış! demeye başladılar.” (Kasas S.-82)
Ad - Semud kavimleri..... güçlü idiler, yeryüzünü..... bugünkü yaşayanlardan daha çok imar etmişlerdi. Ama şımardılar, yoldan çıktılar, haddi aştılar..... Ellerinde hiçbir şey kalmadığı gibi, cezalandırıldılar da..... (Bak: Kur’an’ın muhtelif sureleri)
“…. (adam) bağına girdi. Şöyle dedi: Bunun hiçbir zaman yok olacağını sanmam.” (Kehf S.-35) Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi. Böylece, bağ uğruna yaptığı masraflardan ötürü ellerini oğuşturup kaldı. Bağın çardakları yere çökmüştü. ‘Ah diyordu, keşke ben Rabbime hiçbir ortak koşmamış (kibirlenip gururlanmayanlardan) olsaydım! “Kendine Allah’tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi, kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.” (Kehf S. 42-43)
Eyüp Peygamber, Allah’tan kokan, dürüst, zengin, sağlıklı ve güçlü idi, -bir imtihan olarak- Allah bütün evlatlarını ve mallarını yok etti. Ağır hasta oldu… O secdeye kapandı, el açtı:
“Rab verdi, Rab aldı, çıplak doğdum, çıplak öleceğim, gönül yaslıdır, fakat dil Allah’a isyan etmez....” dedi. Bu sözler Rabbe hoş geldi; çilesini sona erdirdi, sağlığını iade etti, önceki evladının da malının da iki katını verdi. (Bak: Enbiya Suresi)
***
EDİTÖR;
Bu Kur’an ölçülerini ilke edinip, her şeyde; Ne çok üzülmeli ne çok sevinmeli, kaybettiklerimize kazandıklarımıza; Ne dövünmeli ne şımarmalı.
Hep; ‘BU DA GEÇER YA HU !..’ diyebilmeli…
“Ne varlığa sevinirim, Ne yokluğa yerinirim…” (Yunus Emre) “Yunus ne hoş demişsin, Bal-ü şeker yemişsin…”