CEHENNEM’İN KISSASI
[Bu kıssadaki hadis-i şerifler; Kütüb-ü Sitte’den,âyetlerde ise DİB. onaylı Kur’an meallerinden yararlanılmıştır.]
‘Derin kuyu; hayırsız, uğursuz’ anlamındaki ‘Cehennem’ kelimesi Arapça kökenlidir. Dini literatürde; ‘Allah’ı (c.c.) inkâr edenlerin, O’na şirk koşanların, münafıkların, günahı sevabından çok olanların, öldükten sonra ceza görecekleri çok sıkıntılı yer’ demektir.
Kur’an’da üç yüz elli kadar ayette Cehenneme atıf vardır. Bu ayetlerde genellikle; ‘Cehennem azabının vahameti ve çeşitleri, ortam ve özellikleri, Cehennemliklerin görünüşleri ve iç âlemleri ve hangi tutum ve davranışların Cehenneme girmeyi sonuç verdiği’ oldukça detaylı ve tekrar tekrar vurgulanarak işlenmiştir.
GENEL DURUMU-ATEŞİ-SUYU
Kur’an’da, Cehennem ve Cehennemliklerin genel durumları; Yüzleri sanki karanlık geceden bir parça ile örtülmüş gibidir ve onları azaptan koruyacak hiç kimse de yoktur (10/27), kurtuluş ümitleri kalmamıştır. (43/75) Allah’ın lanet ettiği kişiler olarak sürekli bir azap içindedirler. (9/68) Boyunlarına demir halkalar vurulur (13/5), Yüzüstü sürüklenerek (35/34) atıldıkları o yerde yok olup gitmeyi isterler. (25/13) Keza onlar Cehennemin odunudurlar (21/98), onlar orada hiçbir şey işitmezler ve derin derin iç çekerler. (21/100) Her ne zaman ızdıraptan dolayı Cehennemden çıkmak isteseler, demirden topuzlarla - başlarına vurularak geriye döndürülürler. (22/21-22) Cehennemlikler o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın isterler. (70/11--14) Ama artık hiçbir şefaatçi onlara fayda vermez. (74/48) Öldürülmezler ki ölsünler, azapları da hafifletilmez. (35/36) şeklinde tarif edilmektedir.
Ayrıca, yine Kur’an’daki ifadelerle; Yalnız kendileri için altın gümüş toplayıp saklayanların, Cehennem ateşinde kızdırılan o biriktirdikleriyle, alınları, böğürleri ve sırtları dağlanacaktır. ﴾9/35﴿ Ayrıca Allah (c.c.) Cehennemlikleri, ‘yaktığı şeyi tüketircesine tahrip etmekle birlikte -sönmeyip yakmaya devam eden ve kemiği değil- sadece insanın derisini kavuran ve ‘Sekar’ denen bir ateşe sokacaktır. ﴾74/26﴿ Uzun zincirlere vurulacaklardır. (69/32) Gölgeye benzer bir şey görüp sığınmak isterler ancak o şey ne gölgelendirecek ne de alevden koruyacaktır. (77/30-31) Artık sabretmiş olmaları veya olmamaları fark etmeyecek ﴾52/16﴿, onlar savrulup giden toz toprak haline geleceklerdir. ﴾25/23) O Cehennemliklere bu azaplara benzer çeşit çeşit başka azaplar da vardır. (38/58) İliklere işleyen bir ateş, bir kaynar su ve de serin ve yararlı olmayan zifiri bir gölge içinde, ne mutsuz kimselerdir onlar!.. (56/41--44) Velhasıl onlarınki büyük bir rezilliktir. (9/63)
Cehennem, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) mübarek ifadelerinde de Ku’an’daki gibi genel olarak bir ‘ceza ve azap yeri’ olarak tarif edilir. ‘Dondurucu soğuk’ bir azap türü olarak geçse de en fazla ‘yakıcı ateş ve kaynar sular’ nazara verilir.
---------------------------------------------------------------------------------------------
[NOT: ‘İman’ kişinin düşünme ve duyuş yeteneklerini geliştirerek eğitir ve onu erdemli insan haline getirir. Bu sebeple Allah her şeyden müstağni olduğu halde müminden, insanlarla aralarındaki münasebetleri sevgi paralelinde düzenlemesini ister. İnsanlar fert, aile ve toplum olarak erdemli davranışlara muhtaçtırlar. ‘Ehl-i Sünnet’e göre; İrade zaafı ve benzeri faktörlerle işlenecek günahların kalpteki imanı, dolayısıyla Halik ile mahluk arasındaki muhabbeti yok etmeyeceğine kani olmuşlar ve açık inkâr dışında kalan günahları işleyenlerin, bir süre Cehennemde cezalandırılsalar bile eninde sonunda oradan çıkıp cennete gireceklerini kabul edilmiştir.İnsanla Allah arasındaki asli münasebet sevgi ve rahmete dayanır. Esma-i hüsna içinde kâinata ve özellikle insana yönelik olanlardan sadece iki veya üçü kahır ve gazap ifade etmekte, diğerleri karşılıklı rıza ve muhabbet anlamını içermektedir. Aslolan kulun itaat etmesi, Allah’ın Dünya ve Ahirette onu mükâfatlandırması olduğuna göre; ceza asli unsur olmayıp kötülüklerin önlenmesi için bir tedbirdir. İslami telakkiye göre Allah ile kul arasındaki bağın ulûhiyet açısından rahmete, kulluk açısından tazime dönüşen bir muhabbete dayanması esas alınmış olmakla birlikte eğitilmesi çok zor olan insanlar için azap, -diğer dinlerde olduğu gibi- İslam’da da bir müeyyide olarak kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de Cehennem azabı en fazla çeşitli etkileriyle ‘yakıcı olan ateşle’ tasvir edilmiştir. (İA’den.)]
------------------------------------------------------------------------------------------------
Nitekim; sahih hadislerde geçtiği şekliyle Hz. Muhammed (s.a.v.) buyurur ki; “Cehennem ateşi dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece daha fazla şiddetlidir. Bunların her birinin harareti bütün Dünya ateşinin hararetinin toplamı gibidir.” “Cehennem ateşini sık sık hatırlayın! Onun sıcaklığı şiddetli, dibi derin ve kamçıları demirdendir!” “Cehennem: kibirlenenler, büyüklenenler ve zorbaların gireceği, Allah’ın (c.c.) ‘Ben seninle kullarımdan dilediğime azap ederim.’ dediği bir yerdir.”
“Ateş ehlinin en hafif azaplısı şöyle bir adamdır ki; onun iki ayağı altının çukurlarında iki ateş parçası vardır da, bunların sıcaklığından onun beyni bakır tencere ve kumkuma adındaki madeni kabın kaynaması gibi kaynayacaktır.”
Ateş’ Kur’an’da da bir ‘Cehennem Azabı’ şekli olarak çokça zikredilir. “Allah buyurur ki; Cehennem ateşi Ademoğlunun secde yeri dışında kalan bedenini yer.” (35/36) Cehennemlikler oranın ateşini uzak bir mesafeden görünce müthiş kaynama ve uğultu sesleri işitecekler (25/12) ve Allah’ın (c.c.), alevli bir ateş hazırladığı ve lanet ettiği kâfirler orada hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır (33/64-65), kendilerine de çepeçevre kuşatan bir ateş hazırlanmıştır. (18/29) Cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar ki, bunlar sanki birer kızıl devedir. (77/32-33) Onlar için zincirler, halkalar ve alevli bir ateş hazırlanmıştır. ﴾76/4﴿ Cehennemin kızgın ateşine girenler (88/4), orada alçaltıcı bir azaba maruz kalacak (4/14), ateş dindikçe oradakiler için o çılgın ateş artırılacak (17/97), derileri yanıp döküldükçe yenilenecek (4/56) ve o Cehennem ateşi altlarına döşek, üstlerinde de örtü olacaktır. (7/41) Alevden duvarlar Cehennemlikleri çepeçevre kuşatacak (18/29), ateş yüzlerini yalayacak, orada yanan dudakları çekilmiş, dişleri görünür bir halde bulunacaklardır. ﴾23/104﴿ Yine orada ‘Hutame’ denen ve Allah'ın, yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşi bulunan bir bölümü vardır ki, uzatılmış direkler arasında -bağlı oldukları halde- ateş onların üzerine kapatılacaktır. (104/6--9) Ayrıca Cehennemliklerin üstlerine bir ateş alevi ile kıpkızıl bir duman gönderilir de kendilerini o ateşten koruyamazlar. (55/35) Onlar, Cehennem ateşi ile yüksek derecede kaynayan su arasında gider gelirler. (55/44) Cehennemlikler, Dünya’da iken işledikleri fiillerden pişmanlık duyacaklar, ancak çok geç kalmış olan onlar artık ateşten çıkamayacaklardır. (2/167) Artık günahlarını itiraf etseler de alevli ateştekiler Allah'ın rahmetinden uzak kalmışlardır. (67/11) Ateş, Cehennemlikler için ne kötü bir varış yeridir! (22/72)
Ayrıca Cehennemde; elem dolu bir azabın yanında çılgınca kaynamış bir içecek vardır (4/70) ve neredeyse öfkeden çatlayacak gibi olan Cehennemde sadece suların kaynarken çıkardığı o korkunç uğultuyu işitirler. (67/7) Başlarının üstünden kaynar su dökülür, onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir (22/19-20), azabı tam tatsınlar diye onlara içecek olarak kaynar su ve irin verilir. (38/57) Onlar için bir de maden eriyiği gibi, yüzleri yakıp kavuran bir su daha vardır. (18/29) Ve yine onlar, kaynar suda sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır. (40/71-72)
Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için böyle yapar. (8/37) .
BÜYÜKLÜĞÜ
Cehennem o kadar büyüktür ki, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) mübarek ifadeleriyle; ‘dolmak bilmez. Nihayet Allah ayağını onun üzerine koyduğunda işte o zaman dolar ve bazısı bazısının üzerine büzülür.’
Ayetlerde ise ; ‘Cehennemde kâfirler için yer mi yok?’ (27/68) ve ‘O kadar büyüktür ki, Allah (c.c.); ‘-Doldun mu?’ deyince, o da; ‘-Daha var mı?’ der. (50/30) ‘Kötü bir yatak olarak, kâfirlerin barınağıdır’ (3/196-197) şeklinde anlatılır. Keza; Orası ateşten –ne kötü- bir barınaktır. (5/72) Cehennemin döşeği de yorganı da ateştir. (7/41) Cehennem; ‘Allah'ın dileyip affettikleri hariç, içinde ebedi kalmak üzere durulacak olan ateşten bir yerdir." (6/128) Yerlerin en kötüsü olan bir dönüş yeridir. (38/55) Cehennem, ‘yurtların kötüsüdür.’ (13/25) Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır. (15/44) Orası kâfirlere bir zindan olarak yapılmıştır. (17/8) Keza onun duvarları alevdendir, ne korkunç bir yaslanacak yerdir (18/29), ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası. (25/66).
DERİNLİĞİ - SOĞUĞU - YAKITI
Cennetin yemyeşil ve çiçeklerle bezeli bağ ve bahçelerine, ırmaklarına, mutedil iklimine mukabil Cehennemi Hz. Muhammed (s.a.v.); “Kocaman bir kayanın yetmiş senede dibine varamayacağı bir çukur” olarak tarif eder. Ayrıca; “Cehennem ateşini sık sık hatırlayın! Onun sıcaklığı şiddetli, dibi derin ve kamçıları demirdendir!” ve “Bulduğunuz en şiddetli sıcak onun hararetinden, en şiddetli soğuk da (Cehennemin) zemherisindendir.” buyurur.
Kur’an’a göre ise; Cehennemin yakıtı insanlarla taşlardandır. (2/24) Suları çok kaynar olan (47/15) elem dolu bir azap mekânıdır. (6/70) Ne kötü varılacak yerdir orası (2/126), Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir! (18/29)
KIYAFETLERİ
Cehennemliklerin dış görünümleri ve kıyafetleriyle ilgili olarak, Hz. Muhammed (s.a.v.), derileri çok kalın, dişlerinin ise ‘köpek dişi yahut Uhud Dağı gibi’ iri olacağını buyurmuşlardır.
Kur’an’daki ifadelere göre ise; Cehennemdekilerin yüzleri sanki karanlık geceden bir parça ile örtülmüş gibidir (10/27), dudaklarını yanmış olacağından, dişleri de görünür bir halde olacaktır. ﴾23/104﴿ Yalnız kendileri için altın gümüş toplayıp saklayanların ve biriktirenlerin alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacaktır. ﴾9/35﴿ Cehennemlikler için biçilen giysiler ateştendir (22/19), derileri kavruktur (70/16) ve yanıp döküldükçe, yeniden yanmak üzere yenilenirler. (4/56) Onlar için bir de demirden topuzlar vardır (22/21), ayrıca onların boyunlarına demir halkalar vurulur. (13/5) Umutsuz (43/75), mutsuz (56/449 ve ızdırap içindedirler (22/21) ve devamlı olarak derin derin iç çekerler. (21/100)
YİYECEKLERİ
Cehennemdekilere ziyafet olarak, Cehennemin dibinde biten ve meyveleri sanki şeytanların kafalarına benzeyen ‘zakkum’ isimli bir ağaçtan yedirilir. Sonra da onlar için bunun üstüne kaynar su ile karıştırılmış bir içecek içirilir. (37/62--67) O zakkum, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar. (44/45-46) Her Cehenneme giren mutlaka o zakkumdan yiyecek ve karınlarını onunla dolduracaklardır. Çok susayacaklarından üstüne de -kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi- koşarak o çılgınca kaynamış olan sudan içeceklerdir. (51/52--55) Susuzluktan feryat edip yardım dileyeceklere ise, maden eriyiği gibi, yüzleri de yakıp kavuran bir su ile kendilerine yardım edilir. (18/29) Zorbalara da yanan gövdelerden sızan su içirilecektir! Onu yutmaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecektir. ﴾14/16-17) İçtikleri sular; son derece kızgın bir kaynaktandır. (88/5) Onlara bu kaynar sular bir ‘ziyafet’ diye sunulur.. (92/93) Başlarının üzerinden dökülen o kaynar sular Cehennemliklerin ta karınlarının içindekileri eritir. (22/20)
Cehennemliklerin bir yiyeceği de; ‘kanlı irin’den başkası değildir. (69/36) Nitekim onlar orada ne bir serinlik ne de susuzluk giderici bir içecek tadacaklar, ancak kaynar su ve yanan vücut akıntısı (irin) içeceklerdir. (78/24-26) Onlara, ne besleyen ne de açlıktan kurtaran acı ve kötü kokulu, dikenli bir bitkiden başka yiyecek de yoktur. (88-/6-7) Yine onları kaynar sudan bir ziyafet ve atılacağı Cehennem ateşi beklemektedir! ﴾56/93-94)
CEHENNEM ARKADAŞLARI VE KONUŞMALAR
Cehennemdekiler -Cennetteki gibi- hoş arkadaş ve sözlerden de mahrum olacaklardır. Orada hep hayıflanma, pişmanlık, derin derin iç çekme, şiddetli bir soluyuş (11/106) vardır. Ve devamlı olarak azar işitirler (41/25), Cehennemdekilerin samimi bir dostları olmayacaktır. (69/33--35)
Yüzleri kararan Cehennemliklere; ‘-İman ettikten sonra kâfir mi oldunuz? Öyle ise inkâr etmiş olmanız yüzünden tadın azabı!’ denir. ﴾3/106﴿ ‘-Rabbimiz! Kötü yanımıza yenildik; biz bir sapkınlar topluluğu olduk. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar; eğer çıkar da bir daha eskiye dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.’ Dediklerinde de Allah buyurur ki: ‘-Yıkılın karşımdan! Aşağılık içinde kalın orada ve artık bana bir şey söylemeyin!’ ﴾23/105--108﴿ Onlar, şöyle bağrışırlar: ‘-Ey Rabbimiz! Bizden Cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı tekrarlanan ve eziyetli bir ölümdür! (25/65) Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki Dünya’da iken işlemekte olduğumu kötülerin yerine, salih ameller işleyelim!’ Onlara şöyle denilir: ‘-Sizi, düşünüp öğüt almaya niyetli kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü –burada- zalimler için hiçbir yardımcı yoktur!’ (35/36-37) Şımarıp büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!’ (40/76)
Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurur;
“Allah Teala Cehennemliklerin en hafif azaplısına:
−‘Dünya ve Dünya’daki her şey senin olsa şu azaptan kurtulmak için onu fidye olarak verir miydin?’ buyurur. O kul:
‘−Evet, fidye olarak verirdim’ der. Bunun üzerine Allah:
‘- Sen, Adem’in sulbünde iken ben senden şimdi göze aldığın bu fedakarlıktan daha kolay bir şey istemiştim; bana hiçbir şeyi ortak kılmamanı. Şunu da söyledi; ‘- Ben de seni ateşe girdirmezdim, fakat sen Bana ortak kılmaya devam edip durdun!’ buyurur.
Onlara; ‘-Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?’ (26/91-93) denilecek. Onlar da; ‘-Allah'ı bırakıp da ortak koştuklarınız yüzüstü bırakıp bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri güvenilir bir şeye tapmıyormuşuz. Taptıklarımız bir hiçmiş’ derler. (40/73-74) Onlara ‘İnkârcılığınızdan dolayı tadın azabı!’ denecek. ﴾6/30﴿ Allah yine meleklere şöyle der: ‘-Tutun onu, Cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün. Ve deyin ki: ‘-Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin! İşte bu şüphelenip durduğunuz şeydir!’ (44/47--50) Oraya her bir topluluk atıldıkça Cehennem neredeyse öfkeden çatlayacak hale gelir. (67/8)
O ateşin başındaki melekler; ‘- Ey inkâr edenler! Bu gün özür dilemeyin! Siz ancak yapmakta olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz!’ derler (66/6-7) ve onlara sorarlar; ‘-İçinizden, size rabbinizin ayetlerini okuyup duyuran ve böyle bir günle karşılaşacağınızı bildirerek sizi uyaran bir elçi gelmedi mi?’ Onlar da; ‘-Evet geldi’ diyecekler. Bunun üzerine vaktiyle ululuk taslamış olan onlara; ‘-İçinde ebedi olarak kalacağınız Cehennemin kapılarından girin içeri!’ denilecek.﴾39/71-72)
Ateşte olanlar Cehennem bekçilerine; ‘-Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün bizden bu azabı hafifletsin’ diye seslenirler. (40/49) bekçiler de onlara; ‘-Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?’ diye sorduklarında, onlar da şöyle derler: ‘-Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' demiştik. ‘-Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.’ (67/8--10) Bunun üzerine bekçiler; ‘-Öyleyse kendiniz yalvarın’ derler. Ancak, şüphesiz kâfirlerin duası boşunadır. (40/50)
“Azabın içindekiler görevli meleğe şöyle seslenirler: ‘-Ey Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.’ O da, ‘-Siz hep böyle kalacaksınız!’ der. (42/77) Cehennemdekilerin büyük bir pişmanlıkla; ‘Keşke Dünya’ya bir dönüşümüz olsaydı da peşinden gittiğimiz onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık (2/167), ah keşke Dünya’ya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin ayetlerini yalan saymayıp inananlardan olsak’ dediklerini bir görsen!” ﴾6/27﴿
Cennetlikler Cehennemlikler veya Cehennemliklerin kendi aralarında ilginç ve ibretlerle dolu diyaloglar geçecektir “Cennettekiler; ‘-Rabbimizin bize vadettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?’ diye seslenirler. Onlar, ‘-Evet" derler. O zaman iki tarafın arasındaki bir münadi; ‘-Allah'ın laneti zalimlere! ’Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar Ahireti de inkâr edenlerdir.’ diye seslenir. (7/44-45) İkisi arasındaki surların üzerinde duran ve hepsini simalarından tanımakta olan bir takım adamlar da, Cehennemliklere; ‘-Ey Rabbimiz! Bizi bu zalim toplumla beraber kılma! Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı! Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez' diye yemin ettikleriniz -Cennettekileri göstererek- şunlar mı?’ derler. Bir ara da Cehennem ehli Cennet ehline; ‘Suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bize verin!’ diye seslenirler. Onlar da; ‘-Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır.’ derler. (7/44--50)
----------------------------------------------------------------------------------------------
[NOT: Allah (c.c.) burada, Cehennemdekiler için şu bilgileri vermektedir: “O kâfirler ki, dünya hayatı onları aldattı da dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler. Onlar, bu günlerine ulaşacaklarını unuttukları ve ayetlerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi biz de bugün onları unuturuz. Gerçekten onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, içinde tam bilgiye dayalı açıklamalar yaptığımız bir kitap (Kur’an) getirdik. Fakat hesap gününün gerçekleştiği gün, önceden onu yok sayanlar derler ki: ‘Doğrusu rabbimizin elçileri gerçeği getirmiştir. Keşke bizim şefaatçilerimiz olsa da bize şefaat etseler veya Dünya’ya geri döndürülsek de yapmış olduğumuz amelleri başka türlü yapsak!’ Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler de (putlar) kendilerinden uzaklaşıp kayboldu.” ﴾7/51--53﴿ ]
-----------------------------------------------------------------------------------------------
Ateşin içinde birbirleriyle tartışan Cehennemdeki zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara; ‘-Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?" derler. Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: ‘-Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Allah hükmünü böyle vermiştir.’ (40/47-48)
Sonra da birileri diğerlerine; ‘Ey Rabbimiz! Bizi bu duruma sürükleyenlerin ateşte çekecekleri azabı bir kat daha arttır!’ diye beddua ederler. Ve Cennete gitmiş iyileri göremeyince birbirine soracaklar: ‘-Nasıl oluyor da vaktiyle kendilerini kötülerden saydığımız adamları şimdi burada göremiyoruz! Onları küçümseyip alaya almakla yanlış mı yapmışız yoksa?’﴾38/59--64)
Yine kendi derilerine; ‘-Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?’ derler. Derileri; ‘-Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu.’ diye cevap verirler.(41/21)
Orada münafık onlara sadece sızlanıp inlemek düşer. Onlar orada başka bir şey işitmezler. (21/100)
CEHENNEM’E KİMLER GİDECEK
Allah’ı ve ayetlerini yalanlayanlar (2/39), kötülüğü ilke edinmiş olup şirke düşmüş müşrikler (Allah’a eş, ortak koşan, Allah’tan başka varlıkları Allah’a denk sayıp da bunları Allah’ı sever gibi sevenler) (2/81), müşriklere uyanlar (2/167), bütün yapıp ettikleri Dünya’da da, Ahirette de boşa gidecek olan, Allah’ın dininden dönüp kâfir olarak ölenler (2/217) Cehenneme gidecek ve onlar orada ebedi kalacaklardır.
Orası Allah’a inancı olup da günahı sevabından fazla olan kötüler ve kendilerini ziyan etmiş olanlar için ise, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir. (78/21-23)
Cehenneme girecek olanlar işledikleri fiillere pişmanlık duysalar da ateşten çıkarılacak değillerdir. (2/167) Orada ne ölür kurtulurlar, ne de rahat bir hayat yaşarlar. (7/13) “Bu ölümsüzlük, Cennet ehlinin ferahını bir kat daha ziyadeleştirirken, Cehennem ehlinin hüzün ve kederini de bir kat daha artırır.” (Hz. Muhammed)
---------------------------------------------------------------------------------------------
[NOT: “Dünya hayatı, dolayısıyla kâfirin küfrü kısa bir zaman almasına karşılık, ebedi bir Cehennem cezası adil ve Allah’ın merhametine muvafık mıdır?” sorusunun sorulma ihtimaline binaen, cevabı şöyle verilmiştir; Şayet kalbi küfür ile kokuşmuş bir kâfir, dünyada ebedi yaşasa idi, ebedi küfür üzerinde olacaktı ki; bu da ebedi cehennemi iktiza eder. Bir kimse bir cinayet işlese ve cezasını çekse; ama ceza bittikten hemen sonra ikinci ve üçüncü cinayetleri işlese, hepsinden ayrıca yargılanıp ceza alır. Hatta ehl-i kalp olan hakim, bu adamın ıslah olmaz bir cani olduğunu görüp onu ebedi hapiste tutsa adalet üzere hareket etmiş olur.
Günümüzde birkaç kişiyi öldüren canilere müebbet ceza veriliyor, hatta bazen birkaç müebbet ceza da verildiği oluyor. Müebbet, ‘sonsuz ve daimi demektir’; demek o caninin ömrü ebedi olmuş olsa idi, cezası da ebedi olacaktı demektir. Hal böyle iken küfür sebebi ile, hadde hesaba gelmeyen cinayetler işleyen bir kâfire, sonsuz bir ceza verilmesi, gayr-i adil ve makul sayılmamalı.]
----------------------------------------------------------------------------------------------
Kullarını çok seven Allah (c.c.) bizlere gönderdiği kitabında, nasıl Cennetini uzun uzun tarif etmiş ve bizleri özendirerek oraya davet etmişse, bir ceza mahalli olan Cehennemini de tekrar tekrar bilgi ve dikkatlerimize sunarak, oranın ne sıkıntılı, ne çekilmez, ne korkunç, girenlerin nasıl pişmanlık duyacağı bir azap yurdu olduğunu ifade buyurarak uzak kalmamızı istemişlerdir. Birçok ayette kimlerin veya hangi fiillerin günah olup, iyiliklerden fazla olması halinde Cehenneme gidileceğini, herkesin anlayabileceği şekilde –kitapları veya elçileri vasıtasıyla- anlatma lütfunda bulunmuşlardır:
Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.): ‘Cehennem nefsin –sınırsız- arzularıyla kuşatılmıştır.’ Bir başka zaman; “Size Cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalpli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” buyurmuşlardır.
Kur’an’da ise bu ‘Cehenneme kimlerin gireceği’ meselesi yüzlerce ayette, değişik ifadelerle tekrar tekrar biz insanlara anlatılmıştır. Allah (c.c.) açıkça, Cennet veya Cehenneme sevk edilmeden önce hesap ve sorgulama gününde hangi konulardan hesaba çekileceğimizi, hangi sorulara muhatap olacağımızın kopyasını, hiçbir sürprize yer kalmayacak şekilde vermiştir.
Buyurun Allah’ın ceza mahalli olan Cehennemine girecek olanların kimler inkâr veya oraya götürecek fiillerin neler olduğunu açıklayan ayetleri okuyalım: Allah’ı inkâr edenler ve Allah’ın (c.c.) ayetlerini yalanlayanlar (2/39), yani kâfirler (2/24), Dünya’da iken Allah’tan uzak yaşayanlar (2/167), Allah'a karşı gelmekten sakınmayanlar, O’nun rızasını kazanmaya çalışmayanlar (9/109), inkâr etmek üzere Rableri hakkında tartışmaya girenler (22/20), -inanmadıkları için- Cehennem azabının çabucak gelmesini isteyenler (29/54), Allah'a karşı yalan uyduran yahut gerçekler kendisine getirildiğinde onu yalanlayan zalimler (29/68), Allah'ın düşman olanlar (41/19), Allah'ın rızasını kazandıracak amelleri işlemeyenler (41/24), Hakkı kabule karşı inatçılık yapanlar, hayrı hep engelleyen haddi aşan şüpheciler (50/24-25), hesaba çekilmeyi ummayan (78/27) ve Rablerinin emrine uymayanlar, (13/18), Dünya’da boşuna yaratıldığını ve Allah’a tekrar döndürülmeyeceğini sananlar (23/115), Kıyamet Günü’nü yalanlayanlar (25/11), Ahiretteki hesapla karşılaşmak yerine yok olup gitmeyi isteyenler (25/13), Allah’ın ayetlerini ve Dünya’da iken Ahiret buluşmasını yalan sayanlar ﴾30/16﴿, Hak Din’e inanmayanlar, servetlerini insanları Allah’ın yolundan engellemek için harcayanlar ﴾18/36﴿, azanlar ve azdıranlar (59/17), inkârlarına bahane üretmeye çalışanlar ﴾66/7﴿, güç ve azamet sahibi imansızlar (69/25--33), mümin erkeklerle mümin kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenler (85/10), gerçeği yalan sayıp sırt çeviren isyankarlar ﴾92/15-16﴿, Ehl-i Kitap’tan ve müşriklerden hakkı inkâr edenler ﴾98/6﴿, melekleri inkâr edenler, kendilerine verilen kitap hakkında şüpheye düşenler, kalplerinde bir hastalık bulunan Allah’ın saptırdıkları, uyarılardan öğüt almayanlar (74/31--37), Allah’ın hidayetine layık görülmeyenler ve Allah’ı unuttuğu için unutulanlar (32/13-14) Allah’ın azap yurdu olan Cehenneme gireceklerdir.
Diğer taraftan; ‘Allah, Meryem oğlu Mesih'tir’ diyerek Allah'a ortak koşanlar, (5/72), Allah ile beraber, başka ilahlar edinenler (50/26), taptıklarıyla beraber başkasını da kandırıp Allah'ın yolundan saptırmaya yeltenen müşrikler (37/161-163), dinlerini oyun ve eğlence edinenler ve Dünya hayatı kendilerini aldatmış olanlar, Allah'tan başka dost edinip, küfre saplanıp kalanlar (6/70), Allah'a ortak koşanlar için af dileyenler (9/113), Allah'tan başkasına kulluk eden ve Cehenneme odun olmaya razı olanlar (21/98), Dünya’da iken Allah’ı bırakıp da kendilerine bir yardımı dokunamayacaklara tapmakta olanlar (26/91-93), Şeytan’a kulluk edenler, onun apaçık bir düşman olduğunu unutup, Allah’a kulluk etmeyenler, Allah’ın emrettiği doğru yoldan sapanlar, Şeytan’ın saptırdığı düşüncesizler, Dünya’da iken tehdit edildiğiniz Cehennemi ciddiye almayanlar, hatta inkâr edenler (36/60--65) Cehenneme girdirileceklerdir.
Yine; gözleri Allah’ın zikrine (Kur'an'a) karşı perdeli olan ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayanlar (18/100-101), Allah’ın ayetlerini geçersiz kılmak için çaba gösterenler (22/51), Kendilerine Allah’ın ayetleri açık açık okunduğu zaman inkârları yüz ifadelerine vuran ve neredeyse, ayetleri okuyanlara hışımla saldıracak gibi olanlar (22/72), Kitabı (Kur'an'ı) ve diğer elçilere gönderilenleri yalanlayanlar (4/70), ‘Kur'an bir büyü imiş, siz –inananlar- gerçeği göremiyorsunuz’ diyenler (52/15), Allah’ın ayetlerini asılsız sayıp, büyüklenerek onlardan yüz çevirenler, deve iğne deliğinden geçinceye kadar Cehennemle cezalandırılır. (7/40),
Keza; topal, özürlü veya hasta olmadıkları halde Allah yolunda savaşa katılmayanlar, Allah'a, -yaşadıkları dönemdeki Peygamberlere- ve Hz. Muhammed’e karşı gelip yüz çevirenler (48/17), Allah'ı ve Peygamberlerini yalanlayanlar (57/19), günah, düşmanlık ve Peygambere isyanı gizli gizli konuşanlar (58/8), Allah’ın gönderdiği uyarıcıları yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' diyenler (67/9), Allah’ın uyarıcı elçilerine kulak verip aklını kullanmamış olanlar (67/10), Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve onların koyduğu sınırları aşanlar (4/14), Hz. Muhammed’i dinleyip de söyledikleriyle alay eden ve Allah'ın, kalplerini mühürlediği, nefislerinin arzularına uyan kimseler (47/16) de Cehenneme sevk edilenlerden olacaktır.
Yine insanlardan: Allah’a kavuşacağını ummayan ve Dünya hayatına razı olup onunla yetinen kimseler ile Allah’ın ayetlerinden gafil olanlar (10/7-8), azgınlığına yenik düşen aşağılık sapıklar (23/105--108) başına sarılan birtakım arkadaşlarının onlara geçmişlerini ve geleceklerini süslü göstermeleri sebebiyle ziyana uğrayanlar (41/25), Dünya zevklerinden yararlanmayı tercih ederek hayvanların yediği gibi yiyenler (47/12), fâsıklık edenler, tövbe edip iyilik yoluna dönsünler diye Dünya hayatında azap tattırıldığı halde tövbe edip Allah’ın yoluna dönmeyenler (32/20-21), günahları işlerken yaptıklarının çoğunu Allah'ın bilmediğini sananlar (41/22), bu sebeple mahvolup ziyana uğrayanlar (41/23) ve sadece Dünya kazancını istediği için Ahirette hiçbir payı kalmayanlar (42/20), Dünya’da güçlü ve şerefli geçinip Ahiretin varlığından şüphelenip duranlar (44/49-50), Dünya’da iken; dedikodu yapıp söz taşıyanlar ﴾111/4﴿, haksızlık yoluna sapmış ﴾25/19﴿ ve günahlara boğulmuş olanlar ﴾25--22﴿, büyüklük taslayanlar (39/72), Allah’a kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyen (40/60), ‘Allah'tan kork’ denildiği zaman gururundan dolayı günaha sürüklenenler (2/206), savaş yasaklarına uymayanlar, Mescid-i Haram (Kabe)'nİn ziyaretine engel olanlar, insanlara zulüm ve baskı yapanlar, Allah'ın yolundan alıkoyanlar, güç yetirebilseler müminleri dininden döndürünceye kadar savaşmaya devam edenler, Allah’ın dininden dönüp de kâfir olarak ölenler (2/217), Allah tarafından haram kılınan faizi yiyenler, ‘faiz de alış veriş gibidir’ diyenler (2/275), ululuk taslayanlar (16/29), Rabbinin merhametini talep ederek iyilik yoluna dönmeyenler (17/8), sadece bu geçici Dünya’yı isteyenler, (17/18), yeryüzünde haksız yere şımarıp böbürlenenler (40/75-76), Allah’ın saptırdıklarından olanlar (17/97) varış yeri olarak Cehenneme koyulacaklardır.
Keza; Temizlerden olmak yerine pis olmayı tercih ettikleri için ziyana uğrayanlar (8/37), Allah'ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemeyenler (9/17), erkek ve kadın münafıklar (9/68), malları ve evlatları imrenilmeye değmez olanlar (9/85), ihtilafa devam eden suçlular (11/118-119), Allah'a verdikleri sözü bozanlar, Allah'ın korunmasını emrettiği akrabalık bağlarını koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar (13/25), nankörlük edenler, ‘düşünüp öğüt alabilecek kimsenin yaşayabileceği kadar yaşatıldığı halde’ gelen uyarıcılara kulak asmayanlar (35/36-37), azgınlara uyanlar (38/55-61), iyi müminleri alaya alanlar (38/62-63), bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O'na yalvaran, sonra Allah tarafından ona bir nimet verildiği zaman daha önce O’na yalvardığını unuttuğu gibi başkalarını da Allah'ın yolundan saptırmaya çalışıp O'na eşler koşanlar (39/8), hakikat çizgisinden sapan ve aşırı gidenler (40/43), hile ile kötülüklere çağıranlar (40/45), kendini zayıf görüp -Allah’a değil de- büyüklük taslayanlara uyanlar (40/47), arkadaşı Şeytan olanlar (50/27), içine daldıkları Dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcılar (52/11-12), varlık içinde sefahata dalmış azgın kimseler (56/45), büyük günahlarda ısrar edenler (56/46), ‘Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra bir daha mı diriltilecekmişiz? Evvelki atalarımız da mı?’ diyen şüpheciler(56/47-48), Dünya hayatının aldatıcılığına kapılanlar (3/185), sapıklığa düşmüş ve lanet edilmişlerin peşlerinden gidenler (7/41), yoksulu doyurmaya teşvik etmeyenler (69/34), Hakka arka dönerek ve imandan yüz çevirerek servet toplayıp yığanlar (70/17-18), arkadan çekiştiren, ayıp kusur arayan, servet toplamış ve onu sayıp durmuş olanlar ﴾104/1-2﴿, malının kendisini sonsuzca yaşatacağını zannedenler. ﴾104/ 3﴿, ), genellikle kötü işler yapmış olanlar (10/27) kötülüğe batanlar (56/41), kötülükleri yapıp yapıp da ölüm gelip çattığında; ‘Ben şimdi tövbe ettim’ diyenler ﴾4/18﴿,-hayvanlar gibi, hatta daha da aşağı olan- kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen ve Cehennem için var edilen birçokları (7/179) ile Hesap Günü’nde kötülük/günah tartıları ağır gelenler (23/103) de Cehenneme sevk edileceklerdir.
Bunlara ilave olarak; hiçbir gerçeğe dayanmadan; ‘Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.’ diyen, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış ve böylece şirke düşmüş olanlar (2/80-81), ‘Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?’ demeleri suretiyle Allah’ı inkâr edenler (13/5) ve nihayet Cennete götürecek amellere riayet etmeyenler ile ‘her istediğini yapmaya muktedir olan’ Allah’ın (c.c.) diledikleri,–Allah’a imanı olan günahkârların günahlarının karşılığını çekmek, inanmayanların ise sonsuza kadar orada kalmak üzere- bir azap ve ceza yeri olan Cehenneme koyulacaklardır. (11/107)
--------------------------------------------------------------------------------------------
KISSADAN HİSSE
*Allah’ın (c.c.) biz kullarına olan büyük sevgisinin bir örneği de ebediyet yurdu Ahirette ceza ve azaba maruz kalmamamız için nelerden sakınıp, neleri yapmamızı, uzun uzun ve tekrar tekrar anlatmasıdır. Artık bize düşen, bu anlatılanları ciddiye alıp, mümkün olduğunca Allah’ın ikazlarına uymaya çalışmak olmalıdır. Öncelikle yapılması gereken, -varsa- ‘iman meselesini’ açıklığa kavuşturmamız gerekir. Allah’ın gönderdiği Kur’an ayetleri ve yine O’nun varlığının delili olan; göklere, yerlere, uzay ve yeryüzündeki varlıklara ve kendi vücut yapımıza, organ ve azalarımıza, aynanın karşısına geçip yüzümüzdeki cihazlara… kainattaki ve bedenimizdeki muazzam düzen ve ahenge bakıp, tefekkür edip, insafa gelip, öğüt dinleyenlerden olup, bütün bunların bir Yaratıcı’sı olduğuna ve Yaratıcı’sının bütün bunları bir hikmete binaen yaratmış olacağına, birden fazla olsaydı bu düzen ve ahengin sağlanamayacağına aklen ve mantıken karar vermeliyiz. ‘Allah’ olan o Yaratıcı’ya inanmak, öncelikle bizi ebedi Ahiret âleminde ebedi Cehennem azabından kurtaracaktır. İman meselemizi hallettikten sonra da Allah’ın sayıp sunduğu iyilikleri çoğaltıp, kötülükleri azaltarak, -imkân elde iken- ‘Cehennem’ denen o dayanılmaz azap mekânına hiç girmeden ‘Cennet’ denen nimetler yurduna talip olmalıyız.
*Sonuç olarak; Bu ‘imtihan Dünyası’nda, son nefesimizi vermeden önce hür irademizle yapacağımız, İMAN ile İNKÂR arasındaki tercihimiz, ebedi Ahiret hayatımızdaki yerimizi tayin edecektir. O Ahiret yurduna giderken Cennetin veya Cehennemin anahtarını almak kendi elimizdedir. Affetmeyi çok seven YÜCE YARATAN’ımızın rahmetinden ümit kesmemeli, Cehennemin azabı yerine nimetler yurdu Cennetini hak eden kullarından olmamız için kendimize de mümin kardeşlerimize de dua etmeliyiz.
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Hasan KUTLUTAŞ