HZ.ALİ’NİN KILIÇ BIRAKMASI
Davranışlardaki ihlası (Hz.) Ali’den öğren; Allah’ın Arslanı’nı her türlü hileden hurdadan arınmış bil.
Bir gaza sırasında savaşçı yiğitlerden birine baskın çıktı. Hemen kılıcını çekti, savunmaya yeltendi.
(Sırtı yere gelip) yenilen adam, (tam boynu vurulacakken, son bir hamle ile) hem Peygamber’in hem velilerin övünç kaynağı olan (Hz.) Ali’nin yüzüne tükürdü.
Hem de yüzü karşısında ayın bile secdeye kapandığı Ali’nin yüzüne tükürdü.
Bunun üzerine Ali kılıcı derhal elinden attı, (kafir adamı öldürmek üzereyken vazgeçti) dövüşü bıraktı.
Yenilen savaşçı Ali’nin bu davranışı, gereksiz affı ve merhameti karşısında şaşkınlığa uğradı.
“Keskin kılıcını beni öldürmek için kaldırmıştın. Neden kılıcını atıp beni bıraktın?
Ne gördün de benimle dövüşmek yerine silahını bırakmayı tercih ettin?
Ne gördün de bunca hışmın dinginleşti, gözlerindeki parlaklık silindi?
Ne gördün de gördüklerinin aksi (yansıması) gönlüme vurdu; İçimde bir alev parladı?
Varlıktan, mekandan ne gördün de bunu candan (canımı almaktan) daha kutsal bildin, benim canımı bağışladın?
Sen cesurlukta Allah’ın Arslanı’sın. Mürüvvete gelince, kim bilir daha nesin?
Ey müminlerin emiri, söyle; canım bedendeki (ana rahmindeki) cenin gibi canlanıp kıpırdasın.”
Ali: “Ben Allah için kılıç savururum. Ben Tanrı’nın kuluyum, bedenimin memuru değil.
Allah’ın Arslanı’yım ben, arzularımın arslanı değil. Yaptıklarım dinimin tanığıdır (dinim içindir.)”
Yenilen savaşçı: “Ey Ali, beni hemen öldür de o kötü anları bir daha yaşamayayım.
Kanımı helal ediyorum sana, dök. O dirilişi (canımın bağışlanmasını) bir daha görmek istemiyorum çünkü.”
Müminlerin emiri genç savaşçıya: “Yiğidim, savaşırken sen benim yüzüne tükürdün ya, işte o zaman nefsim harekete geçti, (sadece ‘Allah rızasını gaye edinmiş’ olan) iyi niyetlerim bozuldu.
(Seni öldürme) niyetimin yarısı Tanrı içinse, yarısı da (yüzüme tükürülüşün öfkesi ile) nefis arzularıma ait oldu. Oysa (cihat gibi) Tanrı işinde böyle bir işe girişmek (Allah’ın rızasının yanına nefsin arzularını karıştırmak) doğru değildir.
Sen Tanrı eliyle yaratılmışsın, Tanrı’ya aitsin; benim yarattğım biri değilsin.
Tanrı’nın nakşı ancak Tanrı’nın emriyle bozulabilir. Dostun camını ancak dostun (onayıyla) taşıyla kırabilirsin.”
Putperest savaşçı bu sözleri işitince yüreğinde (hidayet ve imanına sebep olan) bir nur belirdi ve belindeki putperestlik (veya Hristiyanlık işareti olan) zünnarını kesip attı. (Müslüman oldu.)
NOT: Bu hikaye, Mevlana’nın ‘Mesnevi’ isimli eserinden alınmıştır. Günümüz Türkçesi’ne ise Prof Dr. Mehmet Kanar uyarlamıştır.