KIYAMET’İN KISSASI
[Bu kıssadaki hadis-i şeriflerde; Kütüb-ü Sitte’den, âyetlerde ise DİB. onaylı Kur’an meallerinden yararlanılmıştır.]
‘Kıyamet’ Arapça kökenli; ‘ayağa kalkmak, dikilmek, dirilmek” gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Bir dini terim –ve inanış- olarak; ‘Kainat ve Dünya’nın sonu, içindeki canlılarla birlikte kâinatın öleceği, arkasından o güne kadar bütün ölenlerin yeniden diriltilerek Mahşerde toplanacağı hesap günü, Mahşer Günü’ demektir.
‘Kıyamet Günü’; İsrafil (as)’ın birinci sefer Sur’a üflediği ﴾18/99﴿ ve önce Dünya ile birlikte tüm ‘Evrenin düzeninin bozulup, her şeyin yok olacağı ve ikinci üfleyişle de o güne kadar ölmüş olan tüm insan ve cinlerin yeniden diriltilecekleri ve yaptıklarının hesabını vereceği bir gündür. Edebiyatta bir deyim olarak ise; ‘büyük felaket, afet’ anlamında kullanılır.
KIYAMET GÜNÜ’NÜN ALÂMETLERİ
Kıyamet’tin vakti ve mahiyeti gibi, öncesinde hangi önemli olayların vuku bulacağı veya hangi olayların Kıyamet’in yakın zamanda kopacağının belirtisi olduğu da insanların ilgisi dâhilinde olagelmiştir. Allah (c.c.) Kur’an’da Kıyamet’in alametlerine de vaktine de çok az değinmelerde bulunmuş, daha çok mahiyeti ve nasıl hazırlanmamız gerektiğine dikkatlerimizi çekmiştir. Kur’an’daki ‘Kıyamet alametlerine’ değinmeler dolaylıdır;
“Ey Kıyamet’in belirtilerini merak edenler, aslında Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. Ama Allah’a inanmayanlar ne zaman bir mucize görseler yüz çevirirler ve ‘süregelen bir sihirdir’ derler.” (68/1-2) “Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül haline geldiği zaman (yani Kıyamet’in bütün belirtileriyle geldiği gün) haliniz ne olur? (55/37) Onlar yola gelmek için Kıyamet vaktinin ansızın gelivermesini mi bekliyorlar? Halbuki onun alametleri geldi. O gelip çatınca akıllarını başlarına devşirmeleri neye yarar!” ﴾47/18﴿
Allah (c.c.), aslında müminlerin Kıyamet’in tartışılmalarını uygun bulmuyor: “Ona inanmayanlar onun çabuk gelmesini istiyorlar; inananlar ise gerçek olduğunu bilerek ondan kaygılanmaktalar. Şu iyi bilinmeli ki, Kıyamet’i tartışma konusu yapanlar derin bir sapkınlık içindedirler.” ﴾42/18﴿
Konuyla ilgili şu ayet de çok ilginçtir: “İnsanlar senden kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. ‘Bunun bilgisi yalnızca Allah katındadır’ de. Nereden bileceksin, belki de Kıyamet yakında olacak. (33/63)
Bunlara karşılık, Hz. Muhammed (s.a.v.), gerek sahabelerin soruları, gerekse lüzum gördükçe, ‘Öyle bir gün gelecek ki…’ diye başlayan mübarek sözlerinde, ‘Kıyamet’in alâmetlerine dair birçok açıklamalarda bulunmuşlardır. Sahih kaynaklardan alınan bilgilere göre, şu alametler vuku bulmadan Kıyamet kopmayacaktır:
Küçük (olup bitmiş,) ve Orta (bir kısmı zuhur etmiş ancak tamamlamamış, artarak son noktaya doğru devam etmekte olan) Alametler: Son Peygamber Hz. Muhammed’in gönderilmiş olması, dinî ilimlerde cehaletin dünyevi ilimlerde alimlerin artması, fitnelerin ve adam öldürme hadiselerinin çoğalması, ehil olmayan liyakatsiz kişilerin söz sahibi olması, zamanın hızlı geçmesi (bir yılın bir ay gibi, ayın bir hafta, haftanın da bir gün gibi), Dünya malının çoğalması (zekat kabul edecek kişilerin aranır olması), selamın zayıflaması (kişilerin sadece tanıdıklarına veya bir cemaatin yanına gelince oradaki belli kişilere selam verir duruma gelinmesi), Ticaretin iyice yayılması; hatta kadınların, ticaret hususunda kocalarına yardım etmeye başlaması, akrabalarla bağların kesilmesi, yalancı şahitliğin zuhur etmesi, hak üzere şahitlik yapılmaktan sakınılır olması, zelzelelerin çoğalması, Fırat Nehri’nin suyunun çekilerek aktığı yatakta bir altın hazinesinin meydana çıkması, (Hz. Muhammed, “O günü gören kimse, o hazineden kesinlikle bir şey almasın.” buyurmuşlardır.) Kadınların çoğalıp erkeklerin azalması. (Bunu, erkeklerin çokça öleceği savaşların artmasına yoranlar olmuştur.)
Annelerin, kendilerine cariye (köle) muamelesi yapacak çocuklar doğurması, ‘yalın ayak başı kabak çıplak koyun çobanlarının’ (veya insanların) yüksek ve mükemmel binalar yapma yarışına girmeleri, faiz yemeyen hiç kimsenin kalmaması, kişi doğrudan yemese bile ona tozunda bulaşacak olması, kişilerin malını helalden mi, haramdan mı kazandığına hiç aldırış etmez duruma gelmesi, doğru söyleyenlerin yalanlanıp yalancıların ise doğrulanması, güvenilir kimseler hain sayılıp hainlere güvenilmesi, müminlerin sayıca çok olmalarına rağmen ‘bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi’ hiçbir ağırlıklarının olmaması, kalplerindeki zaafın ve Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmama duygusunun atması, -bu nedenlerle- Allah’ın, düşmanlarının kalbinden müminlere karşı korku duygusunu çıkarması, zina ve fuhşun ortaya çıkması, bu suçun alenî olarak işlendiği milletlerde önce yaşamış olanlarda görülmemiş başka hastalıkların yayılması, idarecilerin Allah’ın Kitabı ile amel etmeyip, indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçmeleri, idarecilik ve hâkimlik gibi işlerinin kadınlara verilmesi ve Dünyanın zulüm ve haksızlıkla dolduğu bir dönemde, Hz. Muhammed’in soyundan, adaletle hükmedecek ve yedi sene hüküm sürecek olan bir kurtarıcının (Mehdi’nin) gelmesi.
Büyük (bunların peşinden hemen Kıyamet’in kopacağı) alametler ise:
1- Duhan (Duman) Çıkışı: Kıyamet’ten önce Dünya’yı saracak olan bir dumandır. Buna göre Kıyamet yaklaştığı zaman gökten yeryüzüne bir duman inecek, bütün Dünya’yı saracak ve kırk gün devam edecek, yeryüzü aşırı derecede ısınacaktır. Müminler bu dumandan -hafif nezleye tutulmuş gibi- çok az etkilenecek, kâfir ve münafıklar ise şiddetle sarsılacak, adeta sarhoşa döneceklerdir.(44/10-13)
2- Deccal’ın Çıkışı: ‘Yalancı, hilekâr, hakkı batıla, iyiyi kötüye karıştıran kimse’
anlamına gelir. Kur’an’da bir bilgi bulunmayan Deccal hakkında hadislerde oldukça detaylı açıklamalar vardır; Kıyamet’ten önce ortaya çıkacak, Allah’ın kendisine verdiği birtakım imkân ve kabiliyetlerle olağanüstü hünerler sergileyecek ve böylece bazı insanları saptıracak bir yalancı ve sahtekârdır.
Deccal’ın fitnesi devam ederken, Allah Hz. İsa’yı gönderecek, Hz. İsa da Deccal’ı öldürerek, insanların ondan kurtuluşuna vesile olacaktır.
3- Dabbetü’l-Arz’n Çıkışı: Kıyamet’ten önce yerden çıkacak bir canlıdır. Ama bunun nasıl bir canlı olduğu, ayet ve sahih hadislerde açıklanmamıştır. Konuşarak insanları ikaz edeceği anlaşılmaktadır. Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker’in terk edildiği bir zamanda ortaya çıkacağı ve İslam’dan başka bütün dinlerin batıl olduğunu ilan edeceği nakledilmektedir. (27/82)
4- Güneş’in Batıdan Doğması: Kâinatın yaratıcısı ve sahibi olan Allah (c.c.), insanlığın dünya hayatına son vermeyi murat ettiği zaman, yaratıp kurduğu ve yaratıldığı günden beri milim ya da saniye kadar bile sapma göstermeden işleyen bu hassas nizamı, yine kendi irade ve hesabı dâhilinde bozacaktır. İşte o zaman Güneş batıdan doğacak, bunu gören insanlar Dünya’nın sonu geldiğini kesin olarak anlayacaklardır. Fakat artık tövbe kapısı kapanmış olacağından, bu idrak edişin kendilerine hiçbir faydası dokunmayacak; iş işten geçmiş, fırsat elden kaçmış olacaktır. (6/158)
5- Hazreti İsa (a.s.)’ın Yeryüzüne İnmesi: Hz. İsa, -Yahudilerin ‘öldürdük’ demelerine karşılık- Allah (c.c.) tarafından semaya yükseltilmiş (3/55) ve değişik bir boyutta yaşamasına devam etmektedir. Kıyamet’ten önce Dünya’ya gelecek ve; Ehl-i Kitap’tan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. (4/159) Ayrıca: Haçı kıracak, yani Hıristiyanlık adı altında yapılanları yasak edecek, Deccal ve onun destekçileri olan Yahudileri öldürecek, din olarak sadece İslam kalacak, Hz. İsa da İslamî hükümleri tatbik ederek, belli bir süre adalet üzere hükmedecektir.
6- Ye’cuc ve Me’cuc Fitnesinin Zühuru: Kıyamet’ten önceki en büyük fitnelerden birisi Ye’cuc ve Me’cuc isimli iki kavmin, bütün setleri yıkarak, ‘her dere ve tepeden diğer insanlara akın etmesi’ (21/96) ve yeryüzüne dağılarak bir süre bozgunculuk yapmaları olayıdır. O gün geldiğinde, inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalırlar ve büyük bir pişmanlıkla; ‘Eyvah bize! Bundan önce gaflet içindeydik, hem de zalimdik.’ derler. (21/97) Ancak bu pişmanlıkları artık bir işe yaramaz.
7-Doğuda, batıda ve Arap Yarımadası’nda –öncekilere göre büyük ve dehşet verici- yer batmalarının vuku bulması.
8-Yemen veya Hicaz taraflarında büyük bir ateşin çıkması ve bu ateşin Suriye’den bile görülecek olması.
KIYAMET’İN KOPMASI VE O GÜN NELERİN OLACAĞI
Kıyamet’in küçük ve büyük bütün alametleri zuhur edip Allah’ın bu fani Dünya için taktir ettiği ecel vakti geldiğinde, o büyük ilahi vaat bir anda gerçekleşecektir. Öyle ki, -Hz. Muhammed’in (s.a.v.) mübarek ifadeleriyle; ‘Alışveriş için satıcı ile müşteri, aralarında bir kumaşı yaymış olacaklar da ne alışveriş yapmaya ne de kumaşı dürmeye vakit bulamayacaklar veya kişi devesinin sütünü sağıp getirdiği halde, onu içmeye fırsat bulamayacak, hatta, yine kişi lokmasını ağzına kaldıracak, fakat Kıyamet ansızın kopacak da o lokmayı yiyemeyecektir.’
Kıyamet Günü, Allah’ın elçileri vasıtasıyla bütün insanları ve kavimleri uyardığı çok önemli bir gündür. Mesela; Hz. Nuh, kavmini o bağrışıp çağrışacakları, dönüp kaçacakları günle ilgili korkularını anlatmış ve; ‘O gün sizi, Allah'ın azabından kurtaracak kimse yoktur.’ (40/32-33) ikazında bulunmuştur. Ad kavmi; Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri, Peygamberlerine karşı gelmeleri ve inatçı her zorbanın emrine uymaları nedeniyle Kıyamet Gününde lanete uğratılmakla (11/59-60), Medyen halkı, Hz. Şuayb tarafından; Allah'a kulluk etmemeleri, ölçüyü ve tartıyı eksik yapmalarına karşı Kıyamet Gününün kuşatıcı azabını hatırlatmakla (11/84), Firavun ve ailesi; Kıyamet Gününde azabın en şiddetlisine sokulmakla (40/46), İsrailoğulları; kendilerine bilgi geldikten sonra, ayrılığa düşmüş oldukları şeyler hakkında Kıyamet Günü hesaba çekilmekle (10/93), Hz. İsa’nın doğumu ve ölümü ile ilgili olarak aralarında ayrılığa düşen Hıristiyan grupların ve hakkı inkâr edenlerin; Allah’a gelecekleri ve gerçekleri en iyi şekilde işitip görecekleri ve gaflet içinde bulunup iman etmeyenlerin işlerinin bitirileceği o pişmanlık günüyle (19/37--39) İman edenlerden Yahudiler, Sabiiler, Hıristiyanlar, Mecusiler ve Allah'a ortak koşanların; tutukları yol ve düştükleri anlaşmazlıklardan dolayı Kıyamet Günü hesap verip, Allah’ın hükmüne muhatap olacaklarıyla (22/17) ikaz edilmişlerdir.
Hz. Muhammed de (s.a.v.) ümmetini; hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmayacağı, çetin bir azabın geleceği, gelmeden önce inanan kulların namazı dosdoğru kılmaları, kendilerine rızık olarak verilen şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcamaları (14/31), dönüşün de ancak O'na olacağı ve bütün insanların Kıyamet Günü bir araya toplanıp hesap vereceği (42/15) hususlarında bilgilendirip uyarmıştır.
‘Kıyamet’ genel olarak; kâfirler için ‘kuşatıcı ve şiddetli bir azap kapısının açılacağı (14/84), kişinin kendinden azabı savmaya gücünün yetmeyeceği, zulüm ve haksızlık edenlerin büyük bir azabı tadacağı (25/19), ayetlerini unutanların Allah tarafından unutulacağı (20/126), Allah’ın adalet terazilerinin kurulacağı (21/47), Allah’a boyun eğip yalvarıp yakarmayanların ümitsizliğe düşecekleri (23/76-77), O gün mal ve oğulların fayda vermeyeceği, ancak Allah'a arınmış bir kalp ile gelenlerin ve Allah'a karşı gelmekten sakınanların Cennete yaklaştırılacağı, azgınlara ise Cehennemin gösterileceği (26/88--90), gerçeğin sadece Allah'a ait olduğunun bilineceği, Allah'a ortak diye uydurulan şeylerin kaybolup gideceği (28/75), ilah edinilenler için söylenenlerin yalan olduğunun görüleceği, (25/19), Dünya hayatında Allah'a karşı gelmekte dost olanların birbirine düşman olacakları (43/67), Kıyamet’e ihtimal vermeyip batıla sapanların hüsrana uğrayacakları (45/27), yoldan çıkmış olan toplulukların helak edileceği (44/35) ve ateş üzerinde azaba uğratılacakları (51/3), ölmüş bütün insanların kemiklerinin, parmak uçlarına kadar bir araya getirileceği, (75/4), kâfirler için hiç kolay olmayan, çetin (74/9-10) ve dehşetinden yüreklerin hoplayacağı büyük bir felaket (69/4) zamanıdır.
Allah (c.c.) Kıyametten hemen önce farklı bir rüzgâr gönderip müminlerin ruhlarını alacak, yeryüzünde insanların en fenaları kalacak ve Kıyamet o kâfirlerin üzerlerine kopuverecektir. (23)
Kıyamet, Allah’ın büyük ve özellikle bu iş için görevli kıldığı melek olan Hz. İsrafil’in ‘Sur’ isimli boynuza benzeyen, çıkardığı ses korkunç olan (37/19) boruya ilk üflemesiyle başlayacak (36/51) ve Kıyamet kopacak, Allah’ın diledikleri hariç olmak üzere, o gün göklerde yaşamakta olan bütün canlılar ölecektir. İkinci üfleyişte ise yeniden diriliş gerçekleşecek, ölmüş bütün insanlar kabirlerinden ayağa kalkacak (39/68) ve bölük bölük hesap meydanına getirileceklerdir. (78/18)
Kötü insanların başına kopacak olan Kıyamet, bir göz kırpması gibi veya daha az bir zamanda gerçekleşecektir. (11/77)
Kıyamet koptuğunda yeryüzü; başka bir şekle dönüştürülecek (14/48), düz ve çırılçıplak bir görünüm alacak (18/47), peş peşe (79/6-7), kendine has büyük (99/1) ve şiddetli bir şekilde sarsıntı olduktan (56/4) sonra yer parça parça olup dağılacak (89/21), yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine çarptırılacaktır. (69/14)
İçindekilerin çıkarılıp dışarıya atıldığını görünce –dehşet ve hayrete kapılan- insan; "Ona ne oluyor?" diyecektir. (99/1-3)
Kıyamet anında dağlar; bulutların geçişi gibi hareket ettirilip (7/87-88) yürüdükçe yürütülecek (52/10), yerleri dümdüz, bomboş bırakılacak, orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görülebilecektir. (20/105-107) Sarsılan dağlar (73/14) atılmış renkli yün gibi olacak (70/9), ufalanıp savrulacak (77/9) parça parça dağıtılıp saçılmış toz haline getirilecek (56/5-6) ve bir serap misali kaybolup gideceklerdir. (78/18-19)
Gök ise Kıyamet koptuğunda şiddetle sallanıp çalkalanarak yarılacak ve çökmeye yüz tutacak (69/13--16), adeta bambaşka göklere dönüştürülecektir. (14/48) Yarılacak olan gök, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül haline gelecek (55/37--39), erimiş maden gibi olacak (70/8-9), Allah tarafından yazılı kâğıt tomarlarının dürülmesi gibi dürülecek (21/104), kanatları açılan kapılar haline gelecek, (78/18) ve yarılıp parçalanacak bulutların arasından bölük bölük melekler indirileceklerdir. (25/25)
Yine Kıyamet’in kopuşu sırasında; Ay karanlığa gömülecek, Güneş ve Ay bir araya getirilecek (75/7--9), Güneş dürülecek, yıldızlar sağa sola saçılıp ışıkları söndürülecek, denizler kaynatılıp fışkırtılacaktır. (89/21)
Ayrıca gebe develer başıboş bırakılacak, yaban hayatı yaşayan irili ufaklı tüm canlılar bir araya toplanacaktır. (89/21)
Kıyamet koptuğunda, ona şahit olan insanların durumuna gelince; Sur’a üflenip de o korkunç olay başlamadan önce Allah’ın gönderdiği tatlı bir esintiyle müminlerin ruhları alınmış olacağından, Dünya hayatının en dehşetli olayı insanların en fenalarının başına patlayacaktır. İnkâr edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacaklar ve hiçbir yardım da görmeyecekler, o tehdit edildikleri azap onlara ansızın gelecek de kendileri şaşkınlıktan donup kalacaklar, artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacaktır. (21/39-40)
Kıyamet, Allah tarafından en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar için hışıltısını bile duymayacakları Cehennemden uzaklaştırılma günüdür. (21/101-102) İnkârcılar ise, Peygamberlerin haber verdiği Kıyamet Günü hakkında çekişip dururlarken o korkunç sese yakalayacaklardır. (36/48-49) Ama o günden sonra artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilecekler, ne de ailelerine dönebileceklerdir. (36/50)
Kıyamet’in dehşeti çok büyük olacaktır, öyle ki, o gün, körpecik çocuklar, yaşanan korkunun sebebiyle saçı ağarmış yaşlılar hâline gelecek (73/17-18), her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçecek ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürecektir. İnsanlar sarhoş olmadıkları halde sarhoş gibi görülecek (22/1-2), O kâfirler için zorlu bir gün olacaktır. O gün zalim kimse, çaresizlik içinde ellerini ısırıp duracak (25/26-27), insanlar için hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun, hiçbir şefaatin olmadığı bir gün olacaktır. (2/254) Yine o gün Dünya hayatının, aldatıcı metadan başka bir şey olmadığı da anlaşılacaktır. (3/185) Allah'ı inkâr edip Peygamber'e isyan edenler, yer yarılıp içine girmiş olmayı isteyecek ve Allah'tan hiçbir söz gizleyemeyeceklerdir. (4/42) Herkes, korkuya kapılacak ve boyunlarını bükerek O'na geleceklerdir. (27/87-88) İnsanlar toz edilip savrulacaklar, dümdüz, boş bir alanda kalacaklar ve yan çizmeleri mümkün olmayacaktır. (20/105-106) O gün suçlular hayal kırıklığı içinde ümitsizliğe düşecekleri (30/12), hiçbir babanın çocuğuna, çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı (31/33), Dünya’da iken inkâr edenlere, artık iman etmelerinin fayda vermeyeceği bir gündür. Onlara göz de açtırılmayacaktır. (32/29) Dünya’da iken Allah’ı inkâr edenler, gayb (ahiret, hesap günü vb.) hakkında atıp tutanlar, dehşetli bir korkuya kapılacaklar, kaçıp kurtulamayacakları bir şekilde yakalanacaklar (34/51), Kıyamet azabı şiddetli ve her şeyden daha acı olacak (/54/46), kulakları sağır edercesine şiddetli bir ses geldiğinde hiçbir samimi dost, dostunu (70/10) hatta kişi en yakınlarını bile (80/34-36) sormayacaktır.
Ve Sur’a ikinci defa üflendiğinde yeniden dirilen insanlar (39/68), Mahşer Meydanı’na getirilecekler (78/18) ve orada Dünya hayatında yapıp ettiklerinin hesabını vereceklerdir. (84/7)
KIYAMET GÜNÜ’NÜN VAKTİ
İnsanlar –genellikle geleceğine inanmayan müşriklerin- tehdit edildikleri Kıyamet’in ne zaman kopacağını, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) sık sık sormuşlardır. Bu sorular, Kur’an’da altı yerde geçmekte ve cevap mahiyetinde şu açıklanmalar yapılmaktadır: “De ki; ‘Onu vaktinde ancak Allah ortaya çıkaracaktır. O size ancak ansızın gelecektir. Onun bilgisi sadece Allah katındadır. (187) Ben –gaybı bilmem- ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.” (7/187-188)
Kıyamet iyice yaklaştı (53/57) ve ay yarıldı. (54/1) Fakat uyarılar fayda vermiyor! (53/5) Onlar o azabı uzak görüyorlar, Biz ise onu yakın görüyoruz. (70/6-7) Her kim Allah'a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah'ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. (29/5) Gökleri ve yeri yaratan Allah onlar için, hakkında hiçbir şüphe bulunmayan bir ecel belirlemiştir. (17/99) Kıyametin ne zaman kopacağının, yağmurun, rahimlerdekinin, yarın ne kazanılacağının bilgisi yalnızca Allah katındadır. (31/34) insanların çoğu inanmasalar da (40/59) Kıyamet için belirlenen bir gün vardır ki, o ne bir saat geri kalabilir, ne de ileri geçebilir. (34/30) Sen nereden bileceksin belki de o saat yakındır. (42/17) Aslında onun alametleri gelmiştir, ama öğüt almıyorlar. Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek? (47/18)
‘Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!’ (38/16) diye alay eden müşriklere, ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün görevli melekler şöyle der; ‘Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur!’ (51/13-14) Kıyamet’e inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler, inananlar ise, ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, Kıyamet Günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler. (42/18) O en büyük felaket günü geldiği zaman, insan yaptıklarını hatırlar. Cehennem ise, göreceklere apaçık bir şekilde gösterilir.(79/34--36)
KIYAMET GÜNÜNE NASIL HAZIRLANMALIYIZ
Kıyamet Günü neler olacağını, nasıl vuku bulacağını, yeniden diriliş, Mahşer Meydanı hatta ‘alâmetlerini’ merak etmek ve onlar üzerinde tartışmalara girmeden önce, biz halen Dünyada yaşayan insanların öncelikle ve esas mesele olarak ‘Kıyamet Gününe nasıl hazırlanmalı’ hususuyla ilgilenmemiz öngörülmektedir. Her meselede olduğu gibi, bu son derece mühim olayda da lütfunu esirgemeyen Allah (c.c.) -bazılarında tekrar tekrar vurgulayarak- sekseni geçkin ayetiyle bizleri detaylıca bilgilendirmiştir. İşte o, ‘Kıyamete nasıl hazırlanmamız gerektiğine’ dair –Kur’an’daki- kıymetli emir ve tavsiyelerin özeti:
Kıyamet Günü’nün sıkıntılarına –ve ebedi âlemde- azabın en şiddetlisine uğratılanlardan olmamak için; Kıyamet’in mutlaka geleceğinin (20/15) ve Allah’ın bu Dünya’da her yapılandan haberdar olduğunun (2/85), Kıyamet Günü’nde sorumluluk sahibi her insanın önüne, açılmış vaziyette bir dosya koyulacağının (17/13), o gün herkesin Dünya’da iken işlediğinin karşılığını göreceğinin (20/15), ayetlerinden sapanların Allah’tan gizlenemeyeceği gerçeğinin (41/140), Firavun gibi lanete uğramış iğrenç zalimlere ve onun gibilere askerlik yapanlara Kıyamet Günü yardım edilmeyeceğinin, (28/40--42) ve yeryüzündeki servetin hepsini ve yanında bir o kadarını Kıyamet Günü, Ahiret azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar bile kabul edilmeyeceğinin (5/36) bilincinde olmalıdır.
Keza Allah’ın Kitabı’nın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr etmemeli (2/185), hak kendilerine belirdikten sonra dahi, kıskançlıktan ötürü iman eden başkalarını küfre döndürmeye çalışmamalı (2/109), birbirini öldürenlerden, kötülük ve zulümde yardımlaşanlardan (2/85), Allah'a verilen söz ve yeminleri az bir bedel ile değiştirenlerden (2/174) veya unutanlardan (5/14), ihanet (3/161), cimrilik edenlerden (3/180), Kıyamet Günü Allah'a karşı savunulamayacak kişilere (4/109) ve zalim idarecilere (11/99) bu Dünya’da arka çıkanlardan ve Kur'an’ı dinledikçe azgınlık ve küfrü artan bozgunculardan (5/64) olmamalıdır.
Ayrıca Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya Kıyametin ansızın gelip çatmayacağından eminmiş gibi olanlardan (12/107), muhakkak gelecek olan Kıyamet Gününde Allah’ın kabirdeki kimseleri dirilteceğine inanmayanlardan, bilgisi, kılavuzu ve aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, büyüklük taslayarak, başkalarını yolundan saptırmak için Allah hakkında tartışanlardan ﴾22/7-9﴿, Allah’ı bırakıp da -yakarmamızdan habersiz- Kıyamete kadar da cevap veremeyecek olan şeylere ibadet ve dua eden şaşkın kimselerden ﴾46/5﴿, haktan sapan yalancı kişilerden de (56/92--95) olmamalıdır.
Bunlara karşılık; Allah'a karşı yalan uyduranlardan değil şükredenlerden (10/60), Zatını görmediğimiz halde Allah’tan ve Kıyamet Gününden korkanlardan (21/49), nefsimizin istediklerini değil O’nun isteklerini yerine getirerek Allah’ın huzuruna güvenle gidenlerden ﴾41/40﴿, Kıyametten şüphe etmeyen ve Allah’a tâbi dosdoğru bir yolda olanlardan ﴾43/61﴿, iş işten geçmeden, yani Kıyamet gelip çatmadan önce öğüt alanlardan (47/18), yarınki hesap günü için önceden ne göndermiş olduğuna bakanlardan (59/18), Dünya hayatında azgınlık edenlerden değil de gün gelip Rabbinin huzurunda duracağından korkan ve nefsini arzularından alıkoyanlardan (79/37-38) Allah'a yakınlardan, O’nu çok teşbih edenlerden (56/96) olup, Ahiret mutluluğuna, ebedi rahatlığa, güzel rızka ve Naim Cennetine (56/88--91) talip olanlardan olmalıdır.
Kıyamet Günü üstünlerden olmak için; süslü Dünya hayatına dalıp iman edenlerle alay etmemelidir. (2/212) Dünya’da iken yapılanların karşılığının eksiksiz olarak ancak Kıyamet Günü’nde verileceğine ﴾3/185﴿, Kıyamet’in bize de geleceğine, gaybı sadece Allah’ın bileceğine, göklerde ve yerde zerre ağırlığında bir şeyin bile O’ndan gizli kalmayacağına, küçük büyük ne varsa hepsinin apaçık Kur’an’da yazılı olduğuna (34/3), Allah’ın, hak olarak Kitab'ı ve mizanı indiren (42/17) ve cezayı çabuk veren, buna karşılık çok bağışlayan, çok merhamet eden (7/167) ve insanlara karşı çok lütufkar olduğuna (10/6), gücünün her şeye hakkıyla yettiğine (2/109) inanmalıdır.
Hesap günü, bütün insanların kendi önderleriyle birlikte çağırılacağını, orada kıl kadar haksızlığa uğranılmayacağını, kim bu dünyada körlük ettiyse Ahirette de kör ve yolunu daha da şaşırmışlardan olacağını (17/71-72), Kıyamet’e kadar -az bir kısmı dışında- Şeytan’ın bütün insanları peşine takmaya çalışacağını ﴾17/62﴿, -iradesini o yönde kullandığı için- Allah’ın saptırdıklarının o gün dostlarının bulunmayacağını, Kıyamet Günü’nde onların körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü diriltileceğini ve varacakları yerin Cehennem olacağını (17/97), Kıyamet Günü Allah’tan (c.c.) başka sığınacak bir yer bulamayacağımızı ve günahlarımızı inkâr edemeyeceğimizi (42/47) unutmamalı, Allah’ın hepimizin Rabbi olduğuna dair sayısız delil varken, Kıyamet Günü; ‘Biz bundan habersizdik’ (7/172) deme durumuna düşmemelidir.
Kıyamet hakkında şüphe edip kendince fikir yürüterek, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşacaklarını inkâr edenlerin bütün amellerinin boşa çıkacağı, hesap gününde onlar için bir terazi bile kurulmayacağı (18/105), Kıyamet’i yalanlayanların kat kat artırılmış Cehennem ateşinde, horlanmış olarak ebedi kalacakları (25/11-69), Allah'tan başka dilediği şeylere ibadet edenlerin o gün kendilerini ve ailelerini hüsrana sokacağı (39/15), Kıyamet Günü’nde o şiddetli azaba karşı çaresiz kişilere; ‘Vaktiyle kazandığınızı tadın şimdi!’ 39/24﴿ deneceği bilinmelidir.
Azabı veya Kıyamet’i görüp de, kötü bir konuma düşmemek için, Allah’ın ayetlerinin gereği (19/75) hesap günü gelmeden önce yüzümüzü dosdoğru Allah’ın dinine (30/43) çevirmelidir. Kıyamet’in ne zaman kopacağı bilgisine kafa yoracağımıza, o gün için güzel hazırlıklar yapıp (31/34) ve çoklukla övünmek, ölünceye kadar da onlarla oyalanmak yerine, ileride hesaba çekileceğimizin (102/1-8), yalnız O'na döndürüleceğimizin (43/85) bilinciyle yaşamalı, Allah’a itaatsizler gibi Kıyamet’i hazırlıksız bekleyenlerden ﴾43/66) olmamalıdır.
Bütün işlerimizde Kıyamet yakında gerçekleşecekmiş (33/63) gibi davranmalı, inanmayanlar gibi, Kıyamet’in çabuk kopmasını istemek yerine, onun gerçek olduğunu bilenlerden olup korkmalı ve Kıyamet Günü hakkında tartışmalara (42/18) girmemelidir.
Kıyamet Günü yaptıklarımızın bildireceğine dair haberi (41/50) ciddiye almalı, Kıyamet Günü’ne kadar geçerli ve Allah tarafımdan lehinize verilmiş kesin sözler almışız gibi ﴾68/39﴿ hareket etmemelidir.
Kıyamet Günü, kitabı kendisine sol tarafından verilenlerden (69/25); ‘Keşke ölüm her şeyi bitirseydi, malım bana hiçbir yarar sağlamadı, saltanatım da yok olup gitti’ diyenlerden (69/27--29) ve dostsuz kalanlardan olmamak (69/35) için iyilik yolunda gayret etmelidir.
Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı şiddetli sesin geleceği o güne (80/33-37) iyilikler yaparak hazırlanmalıdır.
Hesapların kesileceği o gün, birtakım pırıl pırıl parlayan yüzlerden birisi de bizim yüzümüz olsun diye (80/38) namazı dosdoğru kılmalı, rızık olarak verdiği şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcamalı (14/31) Ve her vesileyle şöyle dua etmelidir: ‘Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize! Kıyamet Günü bizi rezil etme! Şüphesiz sen, vadinden dönmezsin!’ (3/194)
----------------------------------------------------------------------------------------------
KISSADAN HİSSE
* Kıyamet Günü neler olacağını, nasıl vuku bulacağını hatta ‘alametlerini’ tartışmak veya merak etmek yerine, biz halen Dünya’da yaşayan insanlar için öncelikle ve esas meselemiz; ‘Kıyamet Günü’ne Allah’a Mahşer Meydanı’nda vereceğimiz hesaba nasıl hazırlanmalı’ hususu olmalıdır. Nitekim;
*Nitekim Sur’a üflenecek, bütün yaratılmış faniler gibi içinde bulunduğumuz kâinatın da bir sonu gelecek, bütün düzeni bozulup ölümü tadacak. Ancak kâinatın bu sonu, aynı zamanda insanlar için bir hesap verme ve de aynı zamanda yepyeni ebedi Ahiret âlemdeki hayatın başlangıcı olacaktır. Yollar hep ikidir; Yaratan’a inanma veya inkâr, iyilik veya kötülük, aydınlık parlayan sevinen bir çehre veya asık tedirgin korkudan kararmış bir yüz; Cennet veya Cehennem!
İmkân elde iken tercih bizim!
---------------------------------------------------------------------------------------------
Hasan KUTLUTAŞ