BİR İBRET NUMUNESİ: KARUN 29.09.2019 17:51:26

Anasayfa/ Makaleler

BİR İBRET NUMUNESİ: KARUN

KARUN: Bir yönüyle; ‘aşırı zenginliğin, ihtişamın (debdebeli, görkemli) hayatın, varlıklı olmaktan kaynaklanan gurur ve şımarıklığın, azgınlığın, şükürsüzlüğün, isyanın, sadece dünya hayatını arzulamanın…’ simgesidir. Diğer bir yönüyle de; ‘Dünya servetlerinin, ihtişamın hiçbir işe yaramayıp, üstelik usulünce değerlendirilmediğinde ancak helake (yok olmaya, mahvolmaya) sebep olduğunun…’ ibretlik bir simgesidir.

Karun’un ibretlik hayatı, Kur’an-ı Kerim’in Kasas (76-84.ayetler) ve Ankebut (39-44. Ayetler) Surelerinde bütün insanlara duyurulur. İşte o ayetler:

Kasas Suresi:

Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü-kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez. [76]

Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah bozguncuları sevmez. [77] Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir). [78] Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun’a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler. [79] Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah’ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir. [80] Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi. [81] Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar. [82] İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) âkıbet, takvâ sahiplerinindir. [83] Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler. [84]

Ankebut Suresi:

Karun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi. [39] Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı. [40] Allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi! [41] Allah, onların kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir. [42] İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir. [43] Allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için (Allah’ın varlık ve kudretine) bir nişân bulunmaktadır. [44]

KARUN KİMDİR:

Karun, Hz. Musa (a.s.) zamanında yaşamıştır. Hatta Hz. Musa’nın amcası veya amcasının oğlu olduğu söylenir. Hz. Musa’nın tebliğ ettiği dini kabul etmeden önce, Firavun nezdinde İsrailoğulları’nın temsilcisi olarak görev yaptığı rivayeti de vardır.

Aslında zeki ve kabiliyetli olan Karun, Hz Musa’ya dolayısıyla Allah’a (cc) iman ettikten sonra bir süre kendisini ilim ve ibadete verdi. Hz. Musa ve Hz. Harun’dan sonra dini en iyi bilenlerden birisi de Karun’du. Tevrat’ı en iyi okuyan da o idi. Ancak sonra sonra -nefis ve şeytan devreye girdi- dünya malına olan meyli arttı.

Karun, varlıksız bir kişi iken zengin olmaya heves etti. Bu maksatla Hz. Musa’dan dua istedi. Dua kabul gördü ve Karun simya (çeşitli madenlerden altın elde etme) ilmine vakıf oldu. Kısa zamanda çok varlıklı bir kişi oluverdi. Öyle ki; hazinelerinin sadece anahtarlarını bile “güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı.” (Kasas S./76) Bu haliyle, gelmiş geçmiş bütün zenginler arasında “zenginliğin sembolü” olarak anılır hale geldi; şairlere, darb-ı mesellere, hikayelere, hitabelere…” konu oldu.

Ancak Karun, zenginleştikçe şükredip iyiliklere yöneleme yolunu değil de hepten cimrileşmeye, şımarıklaşmaya, gurur ve mağruriyete, ihtişamlı bir yaşantıya… yöneldi. Azgınlaştı. O ‘dindar insan’ artık bütün güzel ve nezih hasletlerini kaybetti.

Kendisine dua edip, varlıklı olmasına vesile olan Hz Musa’ya olan hasetliği arttı. Hz Musa a.s.’ın ‘gerçeklerin ifadesi olan’ konuşmalarından rahatsızlık duymaya başladı.   Dahası; Hz. Musa’nın “malının zekatını istemesi üzerine, zekatını vermediği gibi: : “…O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi” dedi.(Kasas S./78)

Karun bilahare, günbegün muhalefetini artırdı ve kafalarını çeldiği bir gurup avanesiyle birlikte Hz. Musa’ya karşı fiilen isyan etti.

KARUN’UN AKIBETİ (SONU)

Karun, haddini aşıp iyice azgınlaşınca sarayıyla, mallarıyla, avaaesiyle birlikte  -Allah (cc)’nun Kur’an’da beyan ettiği üzere - helak edilenlerden oldu:     ”…. onu da, sarayını da yerin dibine geçirdi(k). Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.” (Kasas S./81) “Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.” (Ankebut S./40)

Müfessirlerce, burada “kimini yerin dibine geçirdik” denenlerin Karun ve avanesi olduğuna dair fikir birliği vardır. Diğer bazı kaynaklarda ‘Karun ve adamlarının önce büyük bir yangına maruz kaldıktan sonra ‘yerin dibine geçirildikleri’ rivayetleri vardır.

Anlaşılan ve kesin olan bir şey varsa, o da: ‘‘Aşırı zenginliğin, ihtişamın (debdebeli, görkemli) hayatın, varlıklı olmaktan kaynaklanan gurur ve şımarıklığın, azgınlığın, şükürsüzlüğün, isyanın, sadece dünya hayatını arzulamanın…’ simgesi” olan Karun, sarayıyla, servetiyle birlikte -Allah (cc) tarafından- yerin dibine geçirildi.

‘KARUN’ ADININ GEÇTİĞİ DARB-I MESELLER:

“Karun malı olsa, israfa dayanmaz.”

“Karun gibi zengin olmak.”

“Karun kadar malı olmak.”

‘KARUN’ ADININ GEÇTİĞİ ŞİİRLER:

Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün

Dünya kadar malın olsa ne fayda

Söyleyen dillerin söylemez olur

Bülbül gibi dilin olsa ne fayda

Bir gün seni götürürler evinden

Hakkın kelamını kesme dilinden

Kurtulmazsın Azrailin elinden

Türlü türlü yolun olsa ne fayda

Sen söylersin söz içinde sözün var

Çalarsın çırparsın oğlun kızın var

Şu dünyada üç beş arşın bezin var

Tüm bedesten senin olsa ne fayda

Kul Himmet Üstadım gelse otursa

Hakkın kelâmını bile getirse

Dünya benim deyip zapta geçirse

Karun kadar malın olsa ne fayda

Kul HİMMET

 

Mantar biter gibi, artıyor gün gün

Halk yoksullaşırken çoğaldı Karun!

Garibe işliyor yürütme, kanun

Gücün yettiğini, soy babam soy, soy

Döndü Demir ŞİNEL

 

Uğradı cümlesi hışm u hatara

Mâl-i Karun gibi geçti yere.

Taşlıcalı YAHYA

 

Ne kadar çok ise malın

Ecel sana sunar elin

Ne assı eyledi Kārun

bu dünyaya batmış iken.

Yûnus EMRE

 

Derleyen: Hasan KUTLUTAŞ

 

Editöre Yazın