HZ. ÂİŞE’NİN (r.a.) EVLENME YAŞI 28.12.2022 13:36:22

Anasayfa/ Makaleler

HZ. ÂİŞE’NİN (r.a.) EVLENME YAŞI

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) 53 yaşında iken evlendiği Hz. Âişe (r.a.) validemizle olan evliliği ve özellikle Hz. Âişe’nın o sıradaki yaşının kaç olduğu, olayın yaşandığı ve olağan karşılandığı Asr-ı Saâdet’te ve onu takip eden 1250-1300 yıl boyunca hiç gündeme gelmemiştir. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çağdaş batıda ‘kadın hakları lehine ve kız çocuklarının erken evlendirilmesinin aleyhine’ başlatılan kampanyaların arkasından ilk defa bazı müsteşrikler (şarkiyatçılar/oryantalistler: genellikle eksiklik veya yanlışlık aramak maksadıyla İslamiyet’i araştırma konusu yapan Hıristiyan veya ateist batılılar) tarafından ortaya atılıp eleştiri konusu yapılmıştır.

Nitekim bu iddiayı, 1863 yılında yayınladığı ‘İslam Tarihi’ kitabında ilk önce ortaya atan kişi Reinhart Pieter Anne Dozy (1820-1883) olmuştur. Fransız, Protestan ve tipik bir müsteşrik olan Dozy, attığı iftiranın arkasından da sanki kesin böyleymiş gibi Hz. Muhammed’i, ‘53 yaşındaki bir erkek olarak, oyuncaklarla oynama çağındaki bir çocukla evlenmekle’ suçlamıştır. Daha sonraki tarihlerde bu iddiayı benimseyenlerin bazıları olayı, ‘garip bir evlilik’ olarak görmüş ve o doğrultuda yorumlamışlardır. b(Sayfa numaralarında, sizden gelen XX  + 522 sayfalık  son tasarım nüshası esas alınmıştır. Bazıları da bu olayı vesile ederek Allah’ın (c.c.) bütün insanlara örnek olmak üzere yaratıp donattığı seçkin Nebisini, ‘şehvetperestlik ve -hatta daha da ileri giderek- subyancılıkla’ yaftalamaya kadar götürmekten çekinmemişlerdir.                                                     

Anlaşılan ve takdim edilen şekliyle, -Müslümanlar dâhil- günümüz insanları tarafından hayli yadırganan bu olay üzerinden bütün insanların zihninde Hz. Muhammed ve İslamiyet hakkında alabildiğine yanlış ve ‘dinden soğutucu’ düşüncelere yol açma maksadı güdülmektedir. İstismara müsait bir konu olması itibarıyla da çağımızın müsteşrikleri (oryantalistleri) ve İslam muhalifleri tarafından sahiplenilerek sık sık gündeme getirilmeye devam ettirilmektedir. Buna karşılık bazı çağdaş Müslüman araştırmacılar ve yazarlar da hakaret ve iftira içeren bu gerçek dışı eleştirilere 20. yüzyılın başlarından itibaren cevap verme gayreti içine girmişlerdir. Böylece en az bir asır önce başlayan polemik bütün canlılığıyla devam edip gitmektedir. 

Diğer taraftan bu hususta –müsteşriklerle ve İslam muhalifi düşünceye sahip olanlarla hiçbir ilgisi olmaksızın- İslam âlimleri ve yazarları da; ‘9 yaşındaydı’ ve ’14 ile 19 yaş arasındaydı’ diyenler olarak ikiye ayrılırlar. Bu özel durum, konunun hep gündemde kalmasının bir başka önemli etkenidir. Zira konum olarak nakilcilik yerine, aklî ve mantıkî gerekçeler ortaya koyarak 14-19 yaş aralığını savunanlar, bir yönüyle hem müsteşrik ve İslam muhaliflerine, hem de –ister istemez- din kardeşlerine karşı tezler geliştirme durumunda kalmışlardır. ‘Özel durum’ olarak vasıflandırdığımız bu hâl böylece, iyi niyetli ve canlılığını devam ettiren bilimsel bir tartışma alanının açılmasına vesile olmuştur.                                                                                                                                   

Biz de araştırdığımız bu konuya, Hz. Muhammed ve Tarihçe-i Hayatı isimli kitabımızda oldukça geniş olarak yer vermiştik. Ancak duyulan lüzum üzerine araştırmamız daha da detaylandırıldığında, Hz. Âişe’nin (r.a.) Hz. Muhammed’le (s.a.v.) evlendiğinde, evlilik için normal bulunan 18 yaşında olduğuna dair kanaatimiz daha da pekişti. Bu kanaatimizin oluşmasını destekleyen ve on bir madde olarak kümelendirilen bu delillerin özeti şöyledir: 

1.Hz. Muhammed’le (s.a.v.) evlendiğinde Hz. Âişe’nin (r.a.) yaşının 14-19 olduğunu ileri sürenler; akıl yürüterek ve bazı kıyaslamalar yaparak tarihî, dinî, sosyolojik, biyolojik haklı gerekçeler ortaya koymaya çalışırlar. Buna karşılık 9 yaşında iken evlendirildiğini benimseyen çoğu yazarlar ise; ciddî bir araştırma yapma gereğini hissetmeden, bu benimsemelerini bazı eski ve sahih kabul edilen klasik kaynaklardaki rivayetlere dayandırırlar. Ve birbirinin tekrarı olarak ifade edilegelen bu durumu, ‘o dönem için Arap örfüne bağlama ve sıcak ülkelerde çocukların daha erken buluğa ermeleri’ kolaycılığıyla izah ederler.                                                                                                                                           

9 yaşında evlendiğine dair olan bilgiler, bazı önemli ve sahih klasik kaynaklarda geçer ve bizzat Hz. Âişe’nin beyanına dayandırılır. Bu konuyu daha yakından inceleyen araştırmacılar ise rivayetin menşei ve güvenilmezliği ile ilgili şu ayrıntılara dikkat çekmişlerdir; Bu husus, Hz. Âişe’nin vefatından çok sonra, ilk defa Hz. Âişe’nin üvey ablası Hz. Esma’nın oğlu Urve ve torunu Hişâm tarafından rivayet edilmiştir. Ayrıca bu rivayet, Medine-Hicaz kaynaklı olmayıp Irak kaynaklıdır. Hâl böyle olunca da bu bilgi, yine o devirdeki diğer bazı sahih klasik kaynaklarca, özellikle ‘Irak kaynaklı’ olması hasebiyle, kategorik olarak ‘güvenilmezler’ grubuna dâhil edilmiştir. 

Bu rivayetle bağlantılı olarak bazı araştırmacılarca uygun görülen bir başka husus da; klasik kaynaklarda geçen ve Hz. Âişe’ye atfedilerek; “Nişanlandığımda 6-7, evlendiğinde ise 9 yaşlarımda idim.” şeklindeki sözlerin, bedenen zayıf yapılı olmasından hareketle; ‘Nişanlandığımda 6-7, evlendiğinde ise 9 yaş görünümde birisi idim.’ anlamında söylenmiş olabileceğine yorulabileceğidir. 

2.‘9 yaşında idi’ rivayetini benimseyerek yola çıkan müsteşriklerin, batı toplumlarını ve kendilerine değer verenleri bile bile yanıltma sebeplerinden bir önemlisi; Arap örfünü ‘İslam dini’ imiş gibi takdim ederek, ‘bunlardan bazılarını Hz. Muhammed de uygulamıştır’ dercesine bir kanaat sergilemeleridir. Araplar’da gerçekten kızları küçük yaşlarda kocaya verme –keza erkek çocukları da erken evlendirme- geleneği yaygındır ve doğrudur. Ama daha doğru olan bir başka husus da; İslam dinini temsil ve tebliğ eden Hz. Muhammed’in (s.a.v.) asıl görevi olan nübüvvetinin mahiyeti, cahiliye döneminden kalma birçok Arap geleneğini kaldırarak, her alanda evrensel ilahî prensipleri hayata kazandırmak olmasıdır. Ki bu görevini hakkıyla yerine getirmiştir. Meselâ; Arap geleneğinde kadınlara, nikâha iradesiyle onay verme, nikâhta şart ileri sürme, -haklı sebepler dâhilinde- boşanma talebinde bulunabilme ve mirastan pay alma gibi haklar verilmezken İslam dini, kadınların lehine olan ve devrim sayılabilecek bütün bu hakları uygulamaya koymuştur.

Gerçi ayet ve hadislerde, Arap geleneğinde bulunan küçük yaştaki çocukların evlendirilmesinin yasaklandığına dair açık bir bilgi görülmemektedir. Ancak bu husus genel olarak Kur’an’ın ilkeleri ve Hz. Muhammed’in uygulama ve tavsiyeleri –sünneti- dikkatle incelendiğinde, ‘evliliğin başlangıcındaki nikâhın bir sözleşme olduğu, dolayısıyla evlenecek kişinin serbest irade beyanıyla gerçekleşmesi gerektiği’ hususu ile karşılaşılır.

Diğer taraftan Kur’an, bütün hukukî akitlerde irade kullanmak için reşit olma gereğine atıf yapar. (4/6, 6/152, 17/34, 18/82 vd.) Hadis-i şeriflere –ve ilmî araştırmalara göre- reşitlik yaşı ise, kişiye göre en az 15 olmak üzere, 18 olarak belirlenmiştir. Buradan hareketle, reşit olma yaşını 15-18 olarak benimseyen ve reşit olmayanların herhangi bir sözleşmeye taraf olamayacağını öngören bir dinin, evlilik gibi taraflara ciddî sorumluluk gerektiren bir işte, 9 yaşındaki bir çocuğun yapacağı evliliği dinen geçeri sayması mümkün görülemez. Keza 18 yaşın altındakilere kamuda görev vermeyen bir Peygamberin, evlilik gibi en önemli bir akitte bu genel emr-i ilahîyi ihmal edebileceği düşünülemez. Kaldı ki Hz. Muhammed (s.a.v.), bütün evliliklerini reşit olan hanımlarla ve rızalarını bizzat alarak yapmıştır.

Bir önemli husus da ‘reşit olmadaki kıstas’ meselesidir. Sıcak iklim, gelişmeyi hızlandırarak çocuğun fizyolojik olarak biraz daha erken buluğa ermesine sebep olabilir. Ancak bu erişim tek başına, onun reşit olmasının belirtisi olan akıl olgunluğuna da psikolojik olgunluğa da metafizik (mukayeseli) düşüncesindeki yeterli gelişmeye de ulaştığı anlamına gelmez. Dolayısıyla Allah’ın (c.c.) Kur’an’da tekrar tekrar övdüğü, nübüvvetle şereflendirip insanlara en güzel örnek olarak sunduğu, en küçük bir hatasında bile vahiyle ikaz ettiği Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi bir şahsiyetin reşit olmamış bir çocukla evlenmesi mümkün değildir.

3. Prof. Dr. Muhammed Hamidullah’ın naklettiğine göre, Eski Arap geleneğinde, ‘kızların yaşının, ay hali görmeye başlamalarından itibaren hesap edilmeye başlanması’ şeklinde bir uygulama vardı. Bu anlayışa bağlı olarak; sıcak bir memleket olan Arabistan’da çocukların –dolayısıyla Hz Âişe’nin- ergenlik (ay hali görme) yaşının 9 olabileceği ölçü alınarak, bundan 9 sene sonra da yani 18 yaşında iken evlendiği sonucuna varılabilir. ‘9 yaşında evlendirildi’ söylentisinin veya yanılgısının da, bu özel durumdan kaynaklandığı düşünülebilir.

4. Bu 9 yaş meselesinin ortaya çıkmasının bir başka sebebi de -sahâbeler dâhil-Araplarda yaygın olarak görülen ‘sadece ölüm yaşının kayda geçirilmesi’ uygulamasıdır.  Birçok zaman ölüm yaşlarında bile çelişkilere rastlanılır.  Her nasılsa ve yanlışlıkla, bazı kaynaklarda Hz. Âişe’nin Hicrî 58 yılında vefat ettiğinde 66 yaşında olduğu, oradan hareketle de 9 yaşında evlenmiş olabileceği, gerçek bilgilere dayandırılmaksızın söylenir, yazılır olmuştur.  Hâlbuki Hz. Âişe (r.a.), 14 Temmuz 678  (H: 17 Ramazan 58) tarihinde 73 (veya 74) yaşında iken vefat etmiştir. Vefat yılıyla 623 olan evlenme yılı arasında 55 yıl vardır. 73 yaşından 55’i çıkardığımızda evlenme yaşının 18 olduğu görülür.

5. Hz. âÂişe’nin (r.a.) Hz. Muhammed’le (s.a.v.) 18 yaşında iken evlendiği gerçeğini destekleyen önemsenmesi gereken bir delil de, Hz. Âişe’nin, 594’te doğan ve 624 yılındaki Bedir Savaşı’na iştirak ettiği sırada 20 yaşında olan kardeşi Hz. Abdurrahman’dan bir yıl sonra doğmasıdır. Keza hesaplamalara göre ablası Hz. Esma’nın 595 yılında doğduğu, Hz. Âişe’nin ablasından 10 yaş küçük olduğu da kesin bilgilerdendir. Bu iki bilgi dikkate alındığında da Hz. Âişe’nin 605 yılında doğmuş olması gerekir. Doğum yaşı 605 olduğunda, evlenme yaşı da 18’e tekabül eder

6. Ahmed b. Hanbel’in Müsned isimli esrinde Hz. Âişe’nin; “Anamın-babamın İslam'a girdikleri sırada, benim kesinlikle onların davranışlarına aklım eriyordu.” sözleri zikredilmektedir

Keza Hz. Âişe’ye, sûrelerin geliş sırasıyla ilgili bir soruya verdiği cevapta; “Ben henüz oyun oynayan bir kız çocuğu iken Hz. Muhammed’e Mekke’de; ‘Ama asıl vadeleri kıyamet günüdür ve kıyamet günü şüphesiz daha dehşetli ve daha acıdır.’ (Kamer S./46) ayeti inmişti” demiştir. Bu ayetin 614 yılında nazil olduğu tespit edilmiştir

Diğer taraftan, ilk Müslüman olan 40 kişi arasında -19. kişi olarak- Hz. Aişe’nin (r.a.)  adı geçer. Hz. Ömer’in (r.a.) 40. Müslüman olarak 615 yılında İslam dairesine girdiği dikkate alınırsa Hz. Âişe’nin bu tarihten önce buluğ çağına girip Müslüman olduğu gerçeği ortaya çıkar. Onun Müslüman olmasıyla ilgili 610 tarihini ileri sürenler varsa da –yukarıda geçtiği üzere 9 yaşında buluğa ermesini ölçü alırsak 614 yılında Müslüman olduğu neticesine ulaşılır

Hz. Âişe’nin ismi, her ne kadar gerçekleşmemiş ise de 616 yılındaki, Habeşistan’a hicret edecek erişkin Müslümanların listesinde de geçer

Bu üç veya dört olay –daha başka hatırladıklarıyla birlikte- ayrı ayrı, Hz. Âişe’nin, Hz. Muhammed’in peygamberliğinden en az 5-6 yıl önce ve 604-605 yılları arasında doğduğuna, evlendiğinde de 18-19 yaşlarında olduğuna ilave birer delil teşkil ederler

7. Hz. Muhammed talip olmadan önce Hz. Âişe, Cübeyr b. Mut’îm isimli birisiyle nişanlı iken, oğullarının Müslüman olacağı endişesiyle Mut’im’in ailesi bu nişanı feshetmişti. Hz. Ebû Bekir’in 610 veya 611 yılında Müslüman olduğu, bu nişan olayının da o tarihten önce gerçekleşmiş olabileceği dikkate alınırsa, Hz. Âişe’nin de risâletten yani 610 yılından sonra değil, tam aksine birkaç yıl önce doğduğu anlaşılır. Daha sonra Hz. Muhammed’le (s.a.v.) üç yıl nişanlı kaldığı da hesaplandığında, onun gerekli olgunluğa ulaştıktan ve çocukluk çağından çıkalı hayli zaman geçtikten sonra evlendiği sonucuna varılır.

8. Hz. Hatice (r.a.) 620 yılında vefat edince, aradan aylar geçtikten sonra ilk Müslümanlardan Hz. Osman b. Maz’un’nun (r.a.) hanımı Hz. Havle binti Hakîm, Hz. Muhammed’e (s.a.v.); evini çekip çevirmek, çocuklarına annelik yapmak üzere eş olarak Hz. Sevde binti Zem’a (r.a.) ve Hz. Âişe binti Ebû Bekir’i (r.a.) tavsiye etmişti. O sırada Hz. Muhammed’in küçük kızı Hz. Fatıma (r.a.) 14 yaşında idi. 620 yılında, önce nişanlanan Hz. Âişe, nişanlandığında 6 yaşında olsaydı, evi nasıl çekip çevirecekti, 614 yılında düğmuş olsaydı doğum tarihi 606 olan Hz. Fatıma’ya nasıl büyüklük yapacaktı. Bu ayrıntı da Hz. Âişe’nin 606’dan –yani Hz. Fatıma’dan- önce doğmuş olduğu kanaatini destekleyen bir husustur

9. Hz. Âişe (r.a.) geri hizmetlerde bulunmak üzere 625 yılındaki Uhud Savaşı’na iştirak etmiş ve yaralananlara yardımda bulunmuştur. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) 16 yaşındaki delikanlıları bile askere almadığı kesinlikle bilinirken, Hz. Âişe o sırada 614 yılı doğumlu ve 10-11 yaşında olsaydı Uhud’a iştirakine kesinlikle müsaade edilmezdi

10. Hz. Âişe’nin (r.a.) - Hz. Muhammed (s.a.v.) ile nişanlılık dönemi üç yıl sürmüştü. Her ne kadar bu gecikmeye, zaman zaman nükseden hastalıkların sebep teşkil ettiği rivayet edilse de babası Hz. Ebû Bekir, Hz. Muhammed’e ‘nikâhı niçin geciktirdiği’ konusunu sormak mecburiyetinde kalmış, maddî imkân eksikliğini duyunca da, ona borç para vererek, düğünün daha da geciktirilmemesini sağlamıştı. Hz. Ebû Bekir (r.a.), kızının nikâhının gecikmesinden rahatsız oldu ise, bu durum o sırada Hz. Âişe’nin (r.a.) yaşının -9 değil de- ileri olduğunun işaretidir

11. Hz. Âişe (r.a.) Hz. Muhammed (s.a.v.) ile 9 yıl evli kalmıştır. O’nun vefatından sonra da peygamber ocağından aldığı feyizle fetva verecek, başka âlimlerin verdiği fetvaları eleştirecek seviyede ashabın ileri gelen büyük üstatları arasında yer almıştır. Bu ilmî seviyeye, Hz. Muhammed’le evli kaldığı 9-18 yaş aralığında değil de 18-27 yaş aralığında, yani daha olgun bir döneminde ulaşabileceği değerlendirilmelidir.

Meseleye klasik kaynaklardaki rivayetler, birbirinin tekrarı durumundaki yanlışlıklar ve kasıtlı İslam muhaliflerinin iftiraları bir yana bırakılarak bakıldığında ve yukarıda sunulan çeşitli deliller dikkate alındığında varılan sonuç şudur: Hz. Âişe (r.a.) 605 yılında doğmuş, Hz. Hatice’nin r.a. vefatından sonra 620 yılında ve 15 yaşında nişanlandığı Hz. Muhammed’le (s.a.v.)  Hicretin birinci yılı olan 623’te, 18 yaşında iken de nikâhlanıp evlenmiştir. Hz. Muhammed’le 9 yıl beraber yaşadıktan sonra 27 yaşında dul kalmıştır.

Tarih ve sayılardaki değişkenlikler, yanlış kayıtların tekrarının yanında, dikkate alınan belge, bilgi ve yorum farklılıklarından, o sıralarda belirli bir takvimin olmayışından ve daha sonra da takvimler arasındaki ayrıcalıklardan kaynaklanmaktadır.

Hasan KUTLUTAŞ

                   

Kaynak
(1) Prof. Dr. İsmail Yakıt, Hz. Peygamber’i Anlamak
(2) Mevlana Şibli Numani, Son Peygamber Hz. Muhammed,.
(3) Rıza Savaş, Hz. Âişe’nin Evlenme Yaşı
(4) Ahmed b. Hanbel, El-Müsned,
(5) Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi.       
(6) Sahih-i Buhârî Muhtasarı- Tecrid-i Sarih; 8 Cilt, Ter­c: Ahmed Naim, Kamil Miras
(7) Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte.
(8) İslam Ansiklopedisi. TDV.
(9) Bünyamin Erul, Hz. Aişe kaç Yaşında Evlendi,   İslami Araştırmalar Dergisi
(10) Hasan Kutlutaş, Kur’an’ın Ekseninde Hz. Muhammed ve Tarihçe-I Hayatı..
 

 

Editöre Yazın