Hz. Amir Oğlu Ukbe (r.a.) anlatıyor: “Allah’ın Resûlü’ne (on kişilik bir) topluluk geldi. Dokuzu ile biatlaşdı da biri ile biatlaşmadı. Sordular:
“- Ya Resûlellah! (Niçin) dokuzu ile biatlaşıp biri ile biatlaşmadınız?”
“- Üzerinde nazarlık olduğu için (biatlaşmadım.)”
Bu açıklaması üzerine kendisi ile biatlaşmadığı kişi elini soktu, nazarlığı çıkarıp kırdı. Allah’ın Resûlü (s.a.v.) de onunla biatlaştı ve şöyle buyurdu:
“- Nazarlık takan Allah’a ortak koşmuş olur.” (6) .
***
NOT: Zira bu tür davrânışlarda, Allah`dan başka birinden veya bir nesneden, zararı defetmesini istemek vardır. Halbuki Allah (c.c.), mealen şöyle buyurur; "Eğer Allah, sana bir zarar dokundurursa; hiç kimse onu gideremez ve eğer sana bir hayır ihsan ederse, zaten O, herşeye Kadirdir." (En`am S./17) .
***
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu da İslam inancında, nihai etkiyi Allah'tan başkasına atfeden tutum, davranış ve inanışların yasaklandığını, bu kapsamda nazar boncuğu ve benzeri şeyleri medet ummak amacıyla boyuna veya herhangi bir yere takılmasının caiz olmadığını bildirmiş, nazar boncuğu takmak yerine Felak ve Nas Suresi okunmasını tavsiye etmiştir.
*
“Nazar haktır, kader ile yarışan bir şey olsaydı, nazar değme işi yarışıp onu geçerdi” (11) buyuran Hz. Muhammed (s.a.v.), göz değmesi (nazar) illetine yakalanmadan önce korunmak için şu tedbirleri tavsiye etmiştir:
1.Kalem Suresi’nin sonundaki 51. ve 52. ayetleri okunmalıdır. Meali: "Doğrusu inkâr edenler, Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi! Hâlâ da (senin için) ‘mutlaka o, delidir!’ diyorlar. Halbuki Kur'an, bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir."
2. Felâk ve Nâs Sureleri okunmalıdir. (Ayrıca, Fatiha Suresi, Ayetü'l-Kürsî, İhlâs, Sureleri de okunabilir.)
3. Sabah ve akşam koruyucu dua ve zikirlere devam edilmelidir. Nazara karşı şu duaları da tavsiye buyurmuştur:
"Yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım." (5)
4. Bir tavsiye de; “Bir kimse, kendi gözünün başkasına zarar vermesinden korkarsa, ona baktığı zaman şöyle demelidir; ‘Allah onu sana mübarek etsin.’" (5) [Kişinin kendinin veya çocuğunun güzelliklerini –kem nazarlara karşı- saklamak için tedbirler alması da önemsenmiş bir husustur.] .
***
Halk arasında açık, çiğ mâvi (gök) gözlerde nazar gücünün olduğuna inanılır. Bu inanca dayanılarak mâvi gözlülerin kötü niyetli, kıskanç, başkalarına zarar vermekten hoşlanan kimseler olduğu söylenir. Ancak, bu anlayışın doğruluğunu kanıtlayıcı hiçbir delil yoktur. Kötü bakışın, kötü gözün değmemesi için bir tedbir olsun diye çocukların elbiselerine, bazen de hayvanlara, evlere, iş yerlerine, arabalara ‘nazarlık’ da denen- mâvi camdan nazar boncuğu dikilir veya asılır. Bunun yanında herhangi bir hocaya veya güvenilen bir kişiye dua okutmak gibi değişik yöntemlere de başvurulur. Ancak, bunların tıp yönünden bir faydası olmadığı gibi İslam’da da Allah’a ortak koşma sayılarak haram kılınmıştır. Burada ‘Allah’a ortak koşma’nın sebebi; ‘zararlardan koruyucu olarak Allah’ı değil de bir boncuğu görmek’ten kaynaklanmaktadır. Ancak, ilk bakışta bu boncuk dikkat çeksin ve kem gözlerin göndereceği ilk etkili ve zaralı manyatik ışınları kendi üzerine yönlendirerek asıl nesneye gelebilecek zararları önlemek niyet ve bilinciyle asılırsa mazur görülebilir.
***
Bir tespite göre de göz değmeşinin temelinde yatan esas sebep kişinin haset ve kıskançlık duygusu ve bu duygunun, baktığı kimseye yansıması ve onu tesir altında bırakmasıdır. Nazar ile kıskançlık arasında yakın münasebeti Elmalılı Hamdi Yazır şöyle ifade ediyor: "Kıskançlıklarından az daha Hz. Peygamber`i nazara uğratacaklar, aç ve kötü gözlerinin şerriyle ellerinden gelse onu helâk edeceklerdi. Demek ki, öfkenin bedende bir hükmü bulunduğu gibi, gözlerin de karşılarındakine bakışlarına göre iyi veya kötü bir hükmü vardır. Kimi elektrik gibi dokunur çarpar; mıknatıslar ve manyetize eder. Kimi de kapıldığı teessürle hasedinden bir gayze düşer, türlü türlü su-i kasde ve hilelere kalkışır ki maddî veya manevî hangisi olursa olsun hedefine vardığı zaman, nazar değmesi tabir edilen hale maruz kalınır.” Bilimsel araştırmalara göre ise; “Nazar olayında niyet ve duygu yoğuşmasına göre alıcı ile verici uçlardan geçen bir ‘ark’ oluşmaktadır. Bir kişiye gıbta, imrenme gibi dostça, hatta ebeveynlerin çocuklarına şefkat ve sevgi duygularıyla bakılması,, küçük dozda nazara uğrama sebebidir. Nazara uğrayan kişi, çok sık esner ve sıkılır. Asıl uğursuz nazar, ‘haset’ duygusundan kaynaklanır. Bu duyguda, kıskançlık, düşmanlık, kin ve intikam mevcuttur. Nazarın dozajında bu haset duygusunun şiddeti önemlidir. Haset duygusu ne kadar şiddetli olursa, nazarın gücü de o kadar şiddetli olur.”
(Nazarın Bilimsel Yönü, Yankı Dergisi, 5-30) “ [Kur’an’da, büyü ve nazar değmelerine karşı nazil olan Felâk Suresi’nin 5. ayeti; “Ve min şerrin hâsidin iza hased / (Sabahın Rabbine sığınırım) Bir de haset ettiği (kıskandığı) vakit o hasetçi (kıskanç) kişinin şerrinden!” şeklindedir. 1400 yıl önceden nazar değmesinde hasetliğe ve kıskançlığa vurgu yapması ve bunun son bilimsel araştıma sonuçlarıyla örtüşmesi, Kur’an’ın mucizevî yönüne manidar bir örnek olarak değerlendirilebilir.]