YASİN SURESİ'NİN TÜRKÇE ANLAMI 21.12.2019 14:25:34

Anasayfa/ Makaleler

YASİN SURESİ’ NİN MEALİ

(TÜRKÇE ANLAMI)

(NOT: Yasin Suresi’nin Türkçe anlamının buraya alınmasından maksat, bu surenin gündelik hayatımızda; ağır hastalarımızın başında, ölmüşlerimizin arkasından, kabir ziyaretlerinde, Mevlit ve sene-i devriyelerde, Cuma günlerinde…  sıkça okunuyor ve yaygın olarak ‘insan ismi’ olarak kullanılıyor olması, yani kültürümüzün önemli bir parçası olduğu değerlendirilerek –bilinmesinde fayda görülen- Türkçe anlamının bir kere de burada okunmasına vesile olmaktır.)

Sûre Hakkında

Sûre, ismini iki harften ibaret olan ilk âyetten almıştır. Mekke’de inmiştir. 83 (seksenüç) âyettir. Sûreye isim olarak verilen “Yâsîn»in, genellikle «Ey insan!» manasına geldiği kabul edilir. Bununla kasdedilen, Hz. Peygamber’dir. Yâsîn sûresi Kur’an’ın kalbi kabul edilmiş ve müslümanlar arasında ayrı bir önem kazanmıştır. Fazileti hakkında hadisler vardır.

 

Bismillahirrahmanirrahim

(Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla)

1.Yâ Sîn.

(Kur’an surelerinin bazılarının başında “el huruf-u mukattaa” denilen birtakım harfler vardır ve bunlar bulunduğu sureden bir ayet olarak kabul edilir. Bunların gerçek manasını ancak Allah bilir, alimlerin yaptığı ise onları ancak tevil etmek, yorum getirmektir.)

2,3,4. (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.

5,6.(Bu) Kur›an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.

  1. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.
  2. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.

(Ayet, iman etmedikleri için ceza görecek olan kafirlerin durumunun temsili bir ifadesidir.)

  1. Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.

(İman yolları, kendilerine kapalı olduğu için hakkı göremezler.)

  1. Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
  2. Sen ancak Zikr›e (Kur›an›a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân›dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.
  3. Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz›da) bir bir kaydetmişizdir.

(Ölüleri diriltmek tabiri, cahilleri hidayete erdirmek, müşrikleri şirkten imana döndürmek şeklinde tefsir edilmiştir.)

  1. (Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.

     (Bu şehrin Antakya olduğu söylenmiştir.)

  1. Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, «Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz» dediler.
  2. Onlar şöyle dediler: «Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.»
  3. (Elçiler ise) şöyle dediler: «Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.»
  4. «Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.»
  5. Dediler ki: «Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.»
  6. Elçiler de, «Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz» dediler.
  7. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: «Ey kavmim! Bu elçilere uyun.»
  8. «Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.»

(Bu tavsiyesinden ötürü adama dönerek; “Vay, sen de mi onların dinindensin.” Dediler. Bunun üzerine adam şöyle dedi:)

  1. «Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O›na döndürüleceksiniz.»
  2. «O›nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların (putların) şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”
  3. «O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.»
  4. «Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!»

(Azgınlar bu sözleri dinlemeyip o zatı taş yağmuruna tuttular. Tam öleceği esnada ona:)

26,27. «Cennete gir!» denildi. O da, «Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!» dedi.

  1. Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.
  2. (Onları helak eden) Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.
  3. Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.
  4. Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?
  5. Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.
  6. (Bu hususta) Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.

34,35. Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

(Bu âyet şöyle de tercüme edilebilir: “Meyvelerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”) 

  1. Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.
  2. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
  3. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir (dönmektedir). Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi) dir.
  4. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (yörüngeler, evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
  5. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
  6. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
  7. Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
  8. Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
  9. Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.

(Yüce Allah 32. Ayette kıyamet gününde bütün insanların kendi huzurunda toplanacaklarını bildirmiş ve daha sonraki ayetlerde de buna muktedir olduğuna dair birçok delil getirmiştir. Bu cümleden olarak ölmüş toprağın diriltilmesi ve bundan çeşitli bitki ve meyvelerin elde edilmesi, çift varlıkların yaratılması, gece ve gündüzün birbirini takip etmesi, güneşle ayın kendi yörüngelerinde dönmeleri, gemilerin denizlerde yüzmesi ve diğer binek vasıtalarının yaratılması gibi deliller zikretmiştir. Dilediği takdirde insanları denizde boğabileceğini, rahmet ve takdirinin gereği olarak belli bir süre insanları yaşatacağını da bildirmiştir.)

  1. Onlara, «Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin» denildiğinde yüz çevirirler (aldırmazlar).
  2. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar.
  3. Onlara, «Allah›ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın» denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, «Allah›ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz» derler.
  4. «Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?» diyorlar.
  5. Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar.
  6. Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
  7. Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.
  8. (İ?te o zaman) ??yle derler: ?Vay ba??m?za gelene! Kim bizi diriltip mezar?m?zdan ??kard?? Bu, Rahman??n vaad etti?i ?eydir. Peygamberler do?ru s?ylemi?ler.?

şte o zaman) Şöyle derler: «Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman›ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.»

  1. Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.
  2. O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.
  3. Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.
  4. Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.
  5. Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır.
  6. Çok merhametli olan Rab›den bir söz olarak (kendilerine) «Selâm» (vardır).
  7. (Allah, şöyle der:) «Ey suçlular! Ayrılın bu gün!»

60,61. «Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?»

  1. «Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?»
  2. «İ?te bu, tehdit edildi?iniz cehennemdir.?

şte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.»

  1. «İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!»
  2. O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.
  3. Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu hâlde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?
  4. Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.
  5. Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?
  6. Biz, o Peygamber›e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O (na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.
  7. (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur›an›ı indirdik.
  8. Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar.
  9. Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.
  10. Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
  11. Belki kendilerine yardım edilir diye Allah›ı bırakıp da ilâhlar edindiler.
  12. Onlar, ilâhlar için (hizmete) hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara yardım edemezler.
  13. (Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.

(Öldükten sonra dirilmeyi inkar eden Übey b. Halef çürümüş bir kemik alıp elinde ufaladıktan sonra Resulullah’a dönerek: “Allah’ın bu çürümüş kemikleri tekrar dirilteceğine mi inanıyorsunuz?” dedi. Resulullah (sav), “Evet, seni diriltecek ve cehenneme sokacak.” diye cevap verdi. Bunun üzerine 77. Ve 78.ayetler nazil oldu.)

  1. İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.
  2. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: «Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?»
  3. De ki: «Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.»
  4. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.

 (Bedeviler ağaçları birbirine sürterek ve yakarak ateş elde ederlerdi. Yemyeşil ağaçtan ateş çıkarmaya muktedir olan Allah çürümüş kemikleri diriltmeye de kadirdir. Ayette buna işaret edilmektedir.)

  1. Gökleri ve yeri yaratan Allah›ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.
  2. Bir şeyi dilediği zaman, O›nun emri o şeye ancak «Ol!» demektir. O da hemen oluverir.
  3. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah›ın şanı yücedir! Siz yalnız O›na döndürüleceksiniz.

(Kaynak: Diyanet Vakfı, Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali)

Editöre Yazın